İmam Bakır diye meşhur olan Muhammed bin Ali bin Hüseyin bin Ali bin Ebu Talib, Şiaların beşinci İmamıdır. İmamet süresi 19 yıldır. Küçük yaşta Kerbela vakıasında hazır bulunmuştur.[1] İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) zamanında Şia’nın yayılması için tarihi koşulların münasip olması İmam’ın Şia’nın büyük ilmi kıyamını gerçekleştirmesine sebep olmuş ve daha sonra bu kıyam İmam Cafer Sadık (a.s) zamanında doruk noktasına çıkmıştır. İlim, züht, azamet ve fazilet noktasında herkesten üstün olduğu belirtilen İmam Bakır’dan (a.s), fıkıh, tevhit, Kur’an, sünnet ve ahlak konularında çok sayıda hadis nakledilmiştir. Ayrıca Hz. Muhammed Bakır’ın (a.s) imameti döneminde Şia’nın ahlak, fıkıh, kelam ve tefsir gibi çeşitli alanlardaki görüşlerinin yazılması konusunda büyük adımlar atılmıştır.
Ehlisünnet büyükleri de İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) ilmi ve dini şöhretine tanıklık etmişlerdir. İbn Hacer Heytemi şöyle diyor:
Ebu Cafer Muhammed Bakır, ilimlerin gizli hazinelerini, ahkâmın hakikatini, hikmetleri ve lütufları aşikâr etti. Ömrünü Allah’a ibadetle geçirdi ve konuşanların vasfını açıklamaktan aciz kaldıkları ariflerin makamına ulaştı. Kendisinin seyr-i sülûk ve marifetler konusunda oldukça fazla sözü vardır.
Kabr-i şerifleri Medine’de Cennetü’l Baki mezarlığındadır.[2]
Nesep, Künye ve Lakapları
İmam Bakır (a.s) diye meşhur olan “Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Talip, Şiaların beşinci imamı, İmam Seccad’ın oğludur. Annesi İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) kızı Fatıma’dır. İmam Cafer Sadık (a.s) onu Al-i Hasan’da (a.s) bir benzerinin bulunamayacağı pak bir kadın olarak tanıtmıştır.[3]
İmam Muhammed Bakır (a.s) anne ve baba tarafından Haşim oğullarından olan ilk Haşimidir ve ayrıca nesebi, anne ve baba tarafından İmam Ali’ye (a.s) ulaşmaktadır.[4]
Lakapları: Şakir, Hadi ve Bakır’dır. Bakır en meşhur lakabıdır. Bakır, yarıp açan anlamına gelir. Yakubi şöyle yazmaktadır: İlmi yardığı için Bakır olarak adlandırıldı.[5] Meşhur künyesi, Ebu Cafer’dir.[6] Rivai kaynaklarda daha çok birinci Ebu Cafer olarak zikredilmektedir.
Doğumu ve Şehadeti
• Doğumu:
İmam Muhammed Bakır (a.s) hicretin 57. yılında Recep ayının biri; salı günü[7] veya Cuma günüMedine’de dünyaya gelmiştir.[8] Ama bazıları tereddüt ederek İmam’ın, Safer ayının üçünde dünyaya geldiğini söylemiştir.[9] İmam Bakır (a.s) küçük yaşta Kerbela vakıasında hazır bulunmuş ve yaşanan o hadisenin bir bölümünü rapor etmiştir.[10]
• İsminin Konulması:
Hz. Resulü Kibriya Efendimiz (s.a.a) İmam Muhammed Bakır (a.s) dünyaya gelmeden onlarca yıl önce onun adını “Muhammed” lakabını ise “Bakır” koymuştur. Cabir ve başkalarının rivayeti buna delalet etmektedir.[11]
• Şehadeti:
İmam Muhammed Bakır (a.s) hicretin 114. yılında, Zilhicce ayının yedisinde vefat etti.[12] Vefat ettiği yıl ve şehadeti hakkında da farklı görüşler bulunmaktadır.
İmam’ı (a.s) kim veya kimlerin şehit ettiği konusunda farklı tarihi nakiller bulunmaktadır. Bazı kaynaklarda, Hişam b. Abdülmelik’in onun şehadetindeki en önemli faktör olduğu belirtilmiştir.[13]Bazıları İbrahim b. Velid’in zehirletilerek şehit edilmesindeki faktör olduğu belirtilmiştir.[14] Bazı rivayetlerde ise uzun yıllar boyunca İmam Muhammed Bakır’a (a.s) derin kin ve nefret duyan Zeyd b. Hasan’ın (a.s) bu komplonun yöneticisi olduğu belirtilmiştir.[15] Her takdirde, İmam Bakır’ın (a.s) şehadeti Hişam b. Abdülmelik’in döneminde gerçekleşmiştir.[16] Zira Hişam’ın hilafeti hicretin 105. yılından 125. yılına kadar sürmüştür. İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) vefatını tarihsel olarak en geç belirten nakillere göre ise İmam Muhammed Bakır (a.s), hicretin 118. yılında şehit olmuştur.
Nakiller görüntüde farklı da olsa hepsinin bir şekilde doğru olma ihtimali, uzak bir ihtimal değildir; zira her rivayet ve nakilde işaret edilen farklı kişilerin İmam Bakır’ın (a.s) şehadetinde rol almaları mümkündür. Hişam b. Abdülmelik’in İmam Muhammed Bakır’a (a.s) karşı olan zalimce ve acımasızca davranışları ve Emevilerin Hz. Ali (a.s) hanedanına karşı inkâr edilemez düşmanlıkları göz önünde bulundurulduğunda İmam’ın şehit edilmesinde –elbette gayri aleni bir şekilde- bir güç odağının olduğu ortaya çıkmaktadır.
İmam Muhammed Bakır (a.s) Cennetü’l Baki mezarlığında babası İmam Seccad (a.s) ve babasının amcası İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) yanında defnedilmiştir.[17] İmam’ın (a.s) namaz kıldığı elbiseyle defnedilmesini[18] ve vefatından sonra on yıl boyunca da Mina’da kendi malından matem merasimi düzenlemelerini vasiyet ettiği nakledilmiştir.[19]
Eşleri ve Çocukları
Kaynaklarda İmam Cafer Sadık’ın (a.s) annesi olan Ümmü Ferve’nin İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) eşi olduğu geçmektedir. Ayrıca Useyd Sakafi’nin kızı Ümmü Hekim, İmam Bakır’ın (a.s) iki çocuğunun annesidir ve yine İmam’ın (a.s) bir cariyeden olma üç çocuğu daha vardır.[20] İmam Bakır’ın (a.s) 5 erkek 2 kız olmak üzere 7 çocuğunun isimleri şu şekildedir:
1- İmam Cafer
2- Abdullah, Kasım b. Muhammed’in kızı Ümmü Ferve bu ikisinin annesidir.
3- İbrahim
4- Ubeydullah, Useyd Sakafi’nin kızı Ümmü Hekim’dir.
5- Ali
6- Zeynep, bu ikisinin annesi bir cariye idi.
7- Ümmü Seleme, annesi bir cariye idi.[21]
İmamet
İmam Muhammed Bakır (a.s) babasının şehadetinin ardından hicretin 95. yılında imamet makamına ulaştı ve hicretin 114. yılına kadar da imam ve önderlik görevini yaptı.
İmametinin Delilleri
Cabir b. Abdullah şöyle rivayet etmektedir: Cabir Hz. Resulü Ekrem Efendimizden (s.a.a) Müminlerin Emiri Hz. Ali’den (a.s) sonraki imamları sorduğunda Efendimiz şöyle buyurmuştur: Cennet gençlerinin efendisi Hasan ve Hüseyin, sonra kendi zamanındaki ibadet edenlerin efendisi Ali b. Hüseyin, sonra Bakır, yani Muhammed b. Ali’dir. Ey Cabir! Sen onu göreceksin…[22]
İmam Seccad (a.s) da sürekli dikkatleri oğlu İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) üzerine çekmiştir. Örneğin oğlu Ömer, İmam Bakır’a çok fazla önem vermesinin sırrını sorduğunda İmam şöyle buyurmuştur: İmamet, Kaimimiz (Hz. Mehdi) kıyam edip dünyayı adaletle dolduracağı güne kadar onun çocukları arasında baki kalacaktır. Dolayısıyla o, hem imamdır ve hem de imamların babasıdır.[23]
Şeyh Müfid şöyle yazmaktadır: İmam Bakır (a.s) fazilet, ilim, züht ve takvada tüm kardeşlerinden daha üstündü. Herkes onu azametle övmekte, avam ve havas ona saygı göstermekteydi ve mevkisi herkesten daha yüceydi. Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in çocuklarından onun dışındaki hiç birisinde din ilmi, Nebevi sünnet, Kur’ani hakikatler, ilahi siret, edep ve ahlak sanatı, değerli hatıralar ve edebi eserler hususunda geriye bir şey kalmamıştır. İmam Bakır’ı (a.s) müşahede eden Peygamberin (s.a.a) sahabelerinden geride kalanlar dini emirleri ve İslami ibadetleri ondan rivayet etmekteydiler. Yine Tabiin’in büyükleri ve Müslümanların fakihliğini üstlenenler ondan yararlanmaktaydılar. Fazilet ve büyüklüğü o kadar yüce boyutlara ulaşmıştı ki ilim ve kemal ehli tarafından ismi deyim olmuş ve şairler onun hakkında şiirler yazmış ve eserlerini onun vasıflarıyla süslemişlerdir.[24]
Muasır Halifeler
İmam Muhammed Bakır (a.s) imamet süresi boyunca beş Emevi halifesi ile aynı dönemde yaşamıştır:
1Velid b. Abdülmelik (86-96)
2Süleyman b. Abdülmelik (96-99)
3Ömer b. Abdulaziz (99-101)
4Yezid b. Abdülmelik (101-105)
5Hişam b. Abdülmelik (105-125)
Bir hadde kadar insaf ve adalete riayet eden Ömer b. Abdülaziz dışındaki bu halifeler, adalet yolunda adım atmamış ve başta Şialar olmak üzere halka karşı şiddetli zulüm ve baskı uygulamışlardır. Bu halifelerin saraylarında fesat, ayrımcılık, intikam ateşi çokça müşahede edilmekteydi.
A’yanü’ş-Şia kitabında, Abdülmelik bin Mervan’ın İmam Bakır’ın (a.s) önerisi üzerine İslami sikkeler bastırdığı nakledilmiştir;[25] zira bu dönem öncesine kadar muameleler Rum sikkeleri üzerinden yapılmaktaydı. Bu konu İmam Seccad’ın (a.s) döneminde de gündeme getirildiği için, bazıları sikke basımı önerisini İmam Seccad’a (a.s) nispet vermiştir. Bazıları da İmam Bakır’ın (a.s) İmam Seccad’ın (a.s) emriyle bu öneriyi gündeme getirdiğini söylemişlerdir.[26]
İlmi Kıyam
Hicretin 94. yılından 114. yılına kadarki yıllar fıkhi akımlar ve tefsir hakkında hadis nakillerinin zirve yaptığı yıllardır. Bunun nedeni Emevilerin zayıflaması ve devlet adamları arasındaki güç savaşlarıydı. Ehlisünnet ulemalarından İbn Şahab Zühri, Mekhavel, Hişam b. Urve… hadis nakli ve fetva verme alanında çalışmaktaydılar. Havaric, Mürcie, Keysaniyye ve Gulat gibi başka gruplar da kendi inançlarını yaymaya çalışmaktaydılar.
İmam Bakır (a.s):
“Şüphesiz aziz ve celil olan Allah yumuşaktır ve yumuşaklığı sever. Yumuşaklık sebebiyle bağışladığını, kabalık sebebiyle bağışlamaz.”
—[[el-Kâfi, 119/5]]
İmam Bakır (a.s):
“Kadın için Rabbi nezdinde kocasının hoşnutluğundan daha etkili şefaatçi yoktur.”
—[[Bihar, 103/256/1]]
Şia fıkhı o zamana kadar kısıtlı olarak ezan, takiye, meyyit namazı… alanlarında malum olsa da İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) ortaya çıkması ile bu doğrultuda çok önemli bir adım atılmış oldu ve Şialar arasında dillere destan bir kültürel hareket ortaya çıktı. Bu asırda Şia kendi kültürünü –fıkıh, ahlak ve tefsir alanında- tedvin etmeye başladı.[27] İmam Muhammed Bakır (a.s) bu dönemde, oğlu İmam Cafer Sadık (a.s) döneminde doruk noktasına çıkacak geniş bir ilmi hareket başlattı. Kendisi ilim, züht, azamet ve fazilette Beni Haşim’in tüm büyüklerinin başı konumundaydı ve din ilmi, nebevî sünnet, Kur’an ilimleri, siyer, ahlak ve adap alanında anlattığı hadis ve rivayetleri o güne dek Hz. Hasan (a.s) ve Hz. Hüseyin’in (a.s) çocukları arasında anlatan olmamıştı.[28]
İmam Muhammed Bakır (a.s) kıyas ashabının istidlallerini keskin bir şekilde reddetmekte[29] ve çarpık İslami fırkalar karşısında da keskin bir tutum sergilemekteydi. Bu tutum ve davranışı ile Ehlibeyt’in sahih inanç ve itikat yelpazesini çeşitli alanlarda, öteki fırkalardan ayırmak ve belirginleştirmeye çalışmaktaydı. Havaric (Hariciler) hakkında şöyle buyurmuştur: Havaric, cehalet yüzünden meydanı kendilerine daraltmıştır; din onların bildiklerinden daha yumuşak ve esnektir.[30]
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) ilmi şöhreti Hicaz dışında, Irak ve Horasan’da da geniş bir alana yayılmıştı. Ravi şöyle demektedir: Horasan halkının O’nun çevresini sardığını ve ilmi problemlerini ona sorduklarını gördüm.[31]
Şimdi özet olarak İmam Bakır’ın (a.s) çeşitli bilim dallarındaki ilmi mirasına değiniyoruz:
Tefsir
İmam Bakır (a.s) vaktinin bir kısmını tefsir konularının açıklamasına ayırırdı. Tefsir dersleri ve sorulara cevap ile ulema ve halkın şüphelerine yanıt verirdi. Denildiğine göre İmam Bakır (a.s) Kur’an tefsiri alanında bir kitap yazmış ve Muhammed b. İshak Nedim el-Fihrist kitabında onun ismini zikretmiştir.[32]
İmam Muhammed Bakır (a.s), Kur’an’ı tanıma ve marifetin Ehlibeyt’in (a.s) tekelinde olduğuna inanmaktaydı. Çünkü yalnızca Ehlibeyt (a.s) Kur’an’ın muhkemlerini müteşabihlerinden, nasih ve mensuhlardan teşhis edebilir. Ehlibeyt dışında hiç kimsede böyle bir ilim yoktur. Bundan dolayı İmam şöyle buyurmuştur: “Kur’an tefsiri kadar hiçbir şey insanların aklından uzak değildir. Çünkü yapışık bir cümle olan ayetin başı bir konuyla ilgili, sonu başka bir konuyla ilgilidir, ancak buna karşın cümlenin kendisi birkaç şekle döndürülebilmektedir”.[33]
İmam Bakır (a.s):
“Allah Resulünün (s.a.a) kitabında şöyle gördüm: Benden sonra zina aşikâr olunca ani ölümler çoğalır.”
—el-Kâfi, 2/374/2
İmam Bakır (a.s):
“Ölümü fazla an, zira ölümü fazla anan her insan dünyaya önem vermez.”
—Bihar, 73/64/31
Hadis
İmam Bakır (a.s) Hz. Resulü Kibriya’nın (s.a.a) hadislerine özel bir şekilde itina gösterir ve önem verirdi. Cabir b. Yezid Cu’fi, onun aracılığı ile Peygamber Efendimiz’den (s.a.a) yetmiş bin hadis nakletmiştir. Ayrıca Aban b. Tağlib ve İmam’ın öteki öğrencileri bu büyük mirasın önemli bir bölümünü İmam’dan nakletmişlerdir.
İmam Muhammed Bakır (a.s) yalnızca hadisin nakledilmesi ve yayınlanmasıyla yetinmemiş, ashabını hadisin anlam ve kavramını öğrenmeye çağırmıştır. Örneğin şöyle buyurmuştur:
“Bizim Şialarımızın derecelerini Ehlibeyt’ten hadis nakletme ve o hadise olan marifetleri ölçüsünde tanıyınız. Marifet hadisin tanınması ve dirayetidir; hadisin anlam ve dirayeti ile mümin imanın en üst derecesine ulaşır.”[34]
Kelam
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) zamanında oluşan fırsat ve hükümet tarafından uygulanan baskı ve kontrol mekanizmasının azalmasıyla çeşitli düşünce ve ekoller ortaya çıktı. Bu durum toplumda sapkın düşünce ve akımların oluşmasına ve yayılmasına neden oldu. Böyle bir ortamda İmam Bakır (a.s) Şia’nın asil ve sahih akait ve inançlarını açıklamakla birlikte batıl düşünce ve ekolleri reddederek şüphelere yanıt vermekteydi. Dolayısıyla İmam (a.s) kelami bahislerini bu düşünce ve akımları göz önünde bulundurarak açıklamaktaydı. Örneğin insan aklının Allah’ın hakikatini idrak etmekten aciz olduğu,[35] Vacibü’l Vücudun ezeli olduğu[36] ve İmam’a itaat etmenin farz olduğu[37]gibi konulara işaret edilebilir.
İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) geriye başka miraslar da kalmıştır, fıkhi[38] ve tarihi[39] miraslar bunlardan ikisidir.
İmam Bakır’ın Münazaraları
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) ilmi çalışmalarından bir diğeri de çeşitli insanlarla farklı konularda yaptığı münazaralardır. İmam’ın (a.s) yaptığı münazaralardan bazıları şunlardır:
•Hıristiyanların piskoposu ile münazarası
•Hasan Basri ile münazarası
•Hişam b. Abdülmelik ile münazarası
•Muhammed b. Münkedir ile münazarası
•Nâfi’ b. Ezrak ile münazarası
•Abdullah b. Muammer Leysi ile münazarası
•Kutade b. Diame ile münazarası
İsrailiyat ile Mücadelesi
O günlerde İslam toplumunda bulunan ve o günün kültürüne derin etkiler bırakan bir başka grup ise Yahudilerdi. Görüntüde Müslüman olan bir grup Yahudi Ahbari ve henüz Yahudilikte baki kalan başka bir grup, İslam toplumu arasında yayılmış ve saf ve düşük seviyeli bir tabakanın ilmî merciliğini yürütmekteydiler. İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) Yahudiler ve onların İslamî kültürdeki kötü yansıtmaları, peygamberler hakkında çıkardıkları yalancı ve sahte hadislerin tekzip edilmesi ve peygamberlerin gerçek çehrelerinin karalanmasına neden olan Yahudi söylemleri ile mücadelesi güzel bir şekilde görülmektedir. Burada bununla ilgili olarak birkaç örneğe değiniyoruz:
Zürare bin A’yan şöyle nakletmektedir: İmam Bakır’ın (a.s) yanında oturmuştum, İmam (a.s) Kâbe’nin karşısında oturmuş olduğu bir halde şöyle buyurdu: Allah’ın evine bakmak ibadettir. O sırada Asım b. Ömer adında birisi İmam’ın yanına gelerek şöyle dedi: Ka’bü’l Ahbar diyor ki: Kâbe her sabah Beytü’l Mukaddesin önünde secde etmektedir.
İmam (a.s) şöyle buyurdu: Ka’bü’l Ahbar’ın bu sözü hakkında senin sözün nedir?
Adam dedi ki: Ka’bü’l Ahbar’ın sözü doğrudur.
İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdular: “Sen ve Ka’bü’l Ahbar her ikiniz de yalan söylüyorsunuz.” Sonra oldukça rahatsız bir şekilde şöyle buyurdu: “Allah, yeryüzünde Kâbe’den daha sevimli bir mabet yaratmamıştır.”[40]
Ashab ve Öğrencileri
İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur
“Bir kadın İmam Bakır’a (a.s) şöyle arz etti: “Allah beni sana feda etsin, ben dünyayı terk eden bir kadınım.” İmam şöyle buyurdu: “Dünyayı terk etmekten maksadın nedir?” O, “Asla evlenmek istemiyorum.” İmam, “Neden?” diye sorunca o şöyle dedi: “Ben fazilet elde etmek istiyorum.” İmam şöyle buyurdu: “Bundan el çek, eğer bu bir fazilet olsaydı, Fatıma(a.s) ona daha müstahak olurdu. Hiç kimse fazilet hususunda ondan öne geçemez.”
—Bihar, 103/219/13
İmam Bakır (a.s):
“Allah Resulünün (s.a.a) kitabında şöyle buldum: “İnsanlar zekât vermekten sakınınca, yeryüzü ekin, meyve ve tüm madenlerden bereketini alıkoymuştur.”
—el-Kâfi, 2/374/2
İmam Bakır (a.s):
“İnsanlardan ihtiyaçlarını dilemek, izzeti yok eder ve utanmayı giderir. İnsanların elinde olan şeylerden ümidini kesmek ise müminlerin izzetidir, tamah ise mevcut fakirliktir.”
—Bihar, 96/158/37
İmam Bakır (a.s):
“Bizim sevgimiz iman, düşmanlığımız ise küfürdür.”
—el-Kâfi, 1/188/12
İmam Bakır (a.s):
“Kul günah işler ve bu sebeple de rızkı elinden alınır.”
—el-Kâfi, 2/270/8
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) çağında, siyasi koşullar öylesine değişmişti ki o, bilimsel bir oluşum kurmayı başarmıştı ve ilim adamlarının ve şeriat değerlerine bağlı kişilerin eğitim ve talimini üstlenmişti. Dolayısıyla İslam tarihinin sayfaları karıştırılacak olursa İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) yaşamında ilmî yönü ve yetiştirip topluma kazandırdığı çok sayıda öğrenci ve seçkin bilim adamının varlığına rastlanmaktadır.
Bunlara rağmen, İmam Bakır’ın (a.s) zamanın hükümetlerinin Ehlibeyt’e (a.s) karşı kısıtlama ve engellemelerden rahat ve güvende olduğu tasavvur edilmemelidir, bilakis hiç kuşkusuz atmosfer İmam Bakır’ın (a.s) yaşantısında şiddetli olarak takiyeyi gerektirmekteydi. Zira gayri meşru hükümetlerin İslam toplumuna hâkim olmasının sonucunda, takiyeden el çekmek demek ilmi çalışmalardan soyutlanmak ve din usulleri marifetlerinin yayılmasından uzak durmak anlamına gelmekteydi.
Dönemin koşulları, İmam Muhammed Bakır (a.s) ve İmam Cafer Sadık (a.s) için öyle bir ortam hazırlamıştı ki öteki imamlar asla böyle bir imkâna sahip olmamışlardı. Bu müsait koşul, Emevi hükümetinin temellerinin sarsılmasıydı. O dönemdeki iç karışıklık ve krizler, zamanın yöneticilerine Risalet ailesine önceki hükümetlerin uyguladıkları gibi o denli baskı yapma ve onları inzivaya itme mecalini vermemekteydi. Bu müsait ortam, İmam Muhammed Bakır (a.s) ve İmam Cafer Sadık’tan (a.s) fıkıh, tefsir ve ahlak alanında geniş bir biçimde yararlanılması imkânını doğurmuştur.
Bu şekilde Muhammed b. Müslim, İmam Muhammed Bakır’dan (a.s) otuz bin hadis[41]nakledebilmiş ve Cabir b. Cu’fi yetmiş bin hadis nakledebilmiştir.[42] Şia ulemalarının görüşüne göre, sadr-ı İslam’daki en fakih altı kişinin tamamı İmam Muhammed Bakır (a.s) ve İmam Cafer Sadık’ın (a.s) ashabından olan kişilerdir. O kişiler şunlardan ibarettir: Zürare b. A’yan, Maruf b. Harbuz Mekki, Ebu Basir Esedi, Fazıl b. Yesâr, Muhammed b. Müslim Taifi ve Berid b. Muaviye Acli.[43]
Şeyh Tusi, kendi rical kitabında, İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) ashap ve öğrencilerinin sayısını İmam’ın (a.s) kendi dilinden 462 kişi olarak nakletmiştir. Bunlardan ikisi kadındır.
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) ashap ve öğrencilerinden bazıları Ehlisünnet ve İmamiyye’nin itibar ettiği ve güven açısından ittifak ettikleri kişilerdir. Bunlardan bazıları derin Şii eğilimleri oldukları gerekçesi ile Ehlisünnet rical dairesinde yer almamıştır, ancak İmamiyye yanına itimat edilmekte ve güven duyulmaktadır.
Ulemaların Gözünde İmam Bakır (a.s)
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) kişilik ve karakteri yalnızca Şia’nın yanında seçkin değildir, bilakis Ehlisünnet uleması nezdinde de tektir. Aşağıda bunlardan bir kaçına değiniyoruz:
İbn Hacer Heytemi şöyle yazmaktadır: “Ebu Cafer Muhammed Bakır, yalnızca basiretsiz unsurlara veya kötü niyetlilere gizli olmayan ilimlerin gizli hazinelerini, ahkâmın hakikatini, hikmetleri ve lütufları aşikâr etti. Bundan dolayı onu “Bakıru’l Ulum” ve ilim bayrağının mimarı olarak adlandırmışlardır. Ömrünü Allah’a ibadetle geçirdi ve ariflerin makamı noktasında, konuşanların vasfını açıklamaktan aciz kaldıkları bir makama ulaştı. Kendisinin sülûk ve marifet konusunda oldukça fazla sözü vardır.”[44]
İmam Muhammed Bakır’ın (a.s) asrının büyük ulemalarından ve seçkin kişiliklerinden olan Abdullah b. Ata şöyle demektedir: “Ulemanın Ebu Cafer’in (İmam Muhammed Bakır’ın) huzurunda küçük oldukları kadar hiç kimsenin karşısında küçük olduklarını görmedim.”[45]
Zehebi İmam Muhammed Bakır (a.s) hakkında şöyle yazmaktadır: “O, ilim, amel, büyüklük, şerafet, güvenirlilik ve metaneti kendisinde toplamış birisidir ve hilafet için ehliyeti vardır.”[46]
Kaynakça
1- Yakubi, Tarih-i Yakubi, c. 2, s. 289.
2- Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 469; El-Müfid, el-İrşat, s. 508.
3- Şeyh Müfid, el-İrşat, s. 508.
4-Şeyh Müfid, el-İrşat, s. 508.
5-Yakubi, Tarihi Yakubi, c. 2, s. 289.
6-Taberi, Delailü’l İmamet, s. 216.
7-İbn Tolun, el-Eimmetü’l-İsna Aşer, s. 81; Biharü’l-Envar, c. 46, s. 212.
8-Taberi, Delailü’l-İmame, s. 215; Tabersi, İ’lamü’l-Vera, c. 1, s. 498.
9-Meclisi, Bihar, c. 46, s. 212.
10-Yakubi, Tarihi Yakubi, c. 2, s. 289.
11- Kifayetü’l Eser, s. 144-145.
12-Firaku’ş Şia, s. 61; İ’lamü’l Vera, Zilhicce yerine, Rebiülevvel ayını söylemiştir. Bkz. s. 259.
13- Kef’emi, Misbah, s. 691.
14-DelailÜ’l İmamet, s. 216; Menakib İbn Şehraşub, c. 4, s. 228.
15-Firaku’ş- Şia, s. 61; İ’lamü’l Vera, s. 259.
16- Tarihi Yakubi, c. 2, s. 289; Mürucü’z-Zeheb, 3/219.
17-Firaku’ş Şia, s. 61; Usul-i Kâfi, 2/372; İrşadü’l Müfid, 2/156; Delailü’l-İmamet, s. 216, İ’lamü’l-Vera, 259, Keşfü’l Gumme, 2/327; Tezkiretü’l Havas, s. 306; Misbahü’l Kef’emi, s. 691.
18- Şebravi, el-İthaf bi Hubbi’l-Eşraf, s. 287.
19- Men La Yahduruhü’l-Fakih, c. 1, s. 182.
20-Müfid, aynı eser, s. 524.
21-Müfid, aynı eser, Eminü’l İslam Tabersi, İlamü’l Vera bi-İ’lamü’l Huda, tercüme: Azizullah Attaradi, s. 375.
22-Kifayetü’l Eser, s. 144-145.
23- Kifayetü’l Eser, s. 237.
24-Müfid, el-İrşad, s. 509.
25- Emin, A’yanu’ş-Şia, c. 1, s. 654.
26- Hasani, Ali Ekber, Tarihi Tahliliyi İslam, c. 2, s. 114.
27- Duha’l İslam, c. 1, s. 386; Dirasat ve Buhus fi’t Tarih ve’l İslam, c. 1, s. 56-57, Caferiyan, Hayat Fikri ve Siyasi İmaman Şia, s. 295’den naklen.
28- Şeyh Müfid, el-İrşat, s. 507.
29- Şeyh Hürrü’l- Amuli, Vesailü’ş Şia, c. 18, s. 39.
30-Şeyh Tusi, et-Tehzib, c. 1, s. 241; Caferiyan, Hayat Fikri ve Siyasi İmaman Şia, s. 299’dan naklen.
31-Kuleyni, Kâfi, c. 6, s. 266; Meclisi, Biharü’l Envar, c. 46, s. 357.
32-İbn Nedim, el-Fihrist, s. 59; Şerif el-Kareşi, Bakır, Hayatü’l İmamü’l Bakır, c. 1, s. 174.
33-Bir grup yazar, Pişvayan-ı Hidayet, s. 320.
34- El-Kareşi, Bakır Şerif, Hayatü’l-İmam Muhammed el-Bakır, c. 1, s. 140 ve 141.
35-Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 82.
36-Kuleyni, c. 1, s 88-89.
37-Kuleyni, Kâfi, c. 1, s. 185.
38- Bir grup yazar, Pişvayan-ı Hidayet Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s), s. 341’den 347’ye kadar.
39-Bir grup yazar, Pişvayan-ı Hidayet Hz. İmam Muhammed Bakır (a.s), s. 330’dan 334’e kadar.
40-Meclisi, Biharü’l Envar, c. 46, s. 354.
41- Meclisi, Biharü’l Envar, c. 11, s. 83.
42- Ali Muhammed Ali Dahil, Eimmetuna, c. 1, s. 347.
43- Menakib, İbn Şehraşub, c. 4, s. 211.
44- İbn Hacer, es-Savaikü’l Muhrike, s. 201.
45- Sıbt İbn el-Cevzi, Tezkiretü’l Havas, s. 337; Ali b. İsa el-Erbili, Keşfü’l Gumme, c. 2, s. 329.
46-Zehebi, Siyeri A’lamü’n- Nübela, c. 4, s. 402.