CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, Riyad dönüşü uçakta bir gazetecinin kendisine yönelttiÄŸi “Gazze için diplomasi trafiÄŸinizde Biden’la görüşme de var mı?” sorusuna “Benim Biden’ı aramam şık olmaz, herhalde bizi bundan sonra kendisi ağırlar. OrtadoÄŸu’da, DoÄŸu Akdeniz’de, bölgemizde kilit ülke konumunda olduÄŸumuzu sadece biz söylemiyoruz. Bu coÄŸrafyada Türkiye’ye raÄŸmen bir giriÅŸimde bulunmak, plan yapmak mümkün deÄŸil” yanıtını verdi.
RİYAD DÖNÜŞÜ UÇAKTA GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, “Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı ve Arap Ligi OlaÄŸanüstü Ortak Zirvesi”ne katılmak üzere gittiÄŸi Suudi Arabistan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
‘FÄ°LÄ°STÄ°N’DE TARÄ°FÄ° Ä°MKANSIZ BÄ°R ZULÃœM YAÅžANIYOR’
CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan, Ä°srail-Hamas çatışmasına iliÅŸkin ÅŸunları söyledi; ‘BildiÄŸiniz üzere on yıllardır iÅŸgal ve baskı altında var olma mücadelesi veren Filistin‘de tam 36 gündür tarifi imkansız bir zulüm yaÅŸanıyor. Gazze‘de masum siviller, ayrım göz etmeyen ağır bombardıman altında hayatlarını kaybediyor, kendi topraklarında ayrıca göçe zorlanıyor. İsrail, hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, cami, kilise ayırt ekmeksizin hatta hasta, ölü taşıyan ambulanslara varıncaya kadar, mülteci kamplarını hedef almak suretiyle bütün dünyanın gözleri önünde savaÅŸ suçu iÅŸliyor.
‘HAMAS TERÖR ÖRGÃœTÃœ DEĞİL’
Batı ülkeleri, yaÅŸanan tüm vahÅŸeti sadece tribünden seyrediyor. Bütün bunlar karşısında vicdan sahibi olanların, sessiz kalması mümkün deÄŸil. Åžimdi ise bizi öyle bir yere getirmek istiyorlar ki ‘Hamas bir terör örgütüdür.’ diyelim istiyorlar. Hayır arkadaÅŸ terör örgütü deÄŸildir.’
ErdoÄŸan’a sorulan sorular ve yanıtları şöyle…
SORU: Efendim, benim ilk sorum, bu toplantıdan çıkan sonuç bildirisi ile ilgili olacak. Biz bu zamana kadar Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’nın sonuç bildirilerini okuyorduk, görüyorduk. Oralarda sadece kınamakla yetiniliyor, bunun dışında yapıcı, yol gösterici, icraat üretici bir yaklaşım görmüyorduk. Ä°lk kez, bu toplantıdan çıkan sonuç bildirisi çok etkileyiciydi. Ben çok beÄŸendim. Yani okuduÄŸum her cümle çok önemliydi, ortaya konulan öneriler de önemli. Mesela, “Filistinlilerin yerlerinden edilmesi veya sürgüne gönderilmesi kırmızı çizgimizdir, bunu savaÅŸ suçu sayarız.” diyor. Tüm ülkeleri, İsrail‘e yaptıkları silah ve mühimmat ihracatını durdurmaya çağırıyor. Ayrıca uluslararası alanda neler yapılabileceÄŸini tek tek anlatan bir bildiri. Türkiye’nin, bu bildirinin ortaya çıkmasındaki tavrı, tutumu ne oldu, nasıl oldu? DiÄŸer ülkeler, bu bildirideki bütün maddelere rahatlıkla ikna oldular mı? Yoksa bir ikna süreci yaÅŸandı mı? Nasıl bir süreç, bu bildirinin ortaya çıkmasını saÄŸladı?
Öncelikle bizler Riyad’a, Filistin‘de yaÅŸanan katliama karşı ortak ses verip, ortak çözümler üretmek için geldik. Bir gün önce de DışiÅŸleri Bakanım Hakan Fidan buradaydı ve Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı ve Arap BirliÄŸi’nin DışiÅŸleri Bakanları ile orada bir toplantı yaptılar. Bu toplantılarda, sonuç bildirgesinin bütün çerçevesini çizdiler. Evet, Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’nın geleneÄŸinde genelde kınamak vardır. Devletler, çeÅŸitli nedenlerle çok fazla aksiyona girmezler. Ama geçen OlaÄŸanüstü Ä°cra Komitesi Toplantısı’ndan itibaren bizim kafamız ne yapılması gerektiÄŸi konusunda netti ve son geliÅŸmelerin detaylı bir biçimde sonuç bildirgesine eklenmesini talep ettik ve kabul ettirdik. Ãœlkelerin sonuç bildirgesi için hazırlıkları vardı. Yaptığımız toplantılarda herkes bu metinlerini tekrar gözden geçirdi. Hemen hemen icra ile ilgili bütün teklifler bizden geldi. Böylelikle zirveye gitmeden önce planladığımız konuların hepsinin nihai metne konulması saÄŸlandı. Gerçekten çok fazla eylem noktası içeren, bugüne kadar hiç söylenmemiÅŸ, yerleÅŸimcileri terörist olarak tanımlayan, hatta jeostrateji üreten bir metin var burada. Ä°lk defa İsrail‘in nükleer silahlarından hareketle bölgede “Nükleer Silahlardan Arındırılma Konferansı”nı teklif ediyoruz. Yani olayın hem taktik kısmı var hem stratejik kısmı var. Ä°kisi iyi baÄŸlandı birbirine. Özellikle yardım nasıl götürülecek konusunda daha da ileriye gidildi, “ablukayı kırma” diye bir ifade konuldu mesela. Diplomatik tanımlamanın önüne çok giderek eyleme yönelik bir tanımlanma getirildi. Ãœye ülkeler ilk önce bize, “Ya bunların bir kısmı yapılmazsa niye yazıyoruz biz.” dediler. Biz de hep ÅŸunu söyledik, “Ortaya söylemin çıkması lazım ki arkasından eylem gelsin. Bir ÅŸey yapmak isteyen bir ülke olursa, bu metnin referans noktası olması lazım. Daha da önemlisi, Batı ÅŸunu görsün, Filistin‘den dolayı onlarla bizim aramızdaki mesafe giderek açılıyor ve bu da onun göstergesi. Bu argümanlar üzerine bu ağır maddeleri kabul ettiler. Hep söylerim, Ä°ranlıların bir atasözü vardır “Oturdular, konuÅŸtular, dağıldılar.” diye. Åžimdi bu bildiri, yani oturulup, konuÅŸulup, dağılınan bir zeminde oluÅŸan bir bildiri olmadı. Tam aksine, eyleme geçirilmesi gereken baÅŸlıklar var. Hele hele o iÅŸgalci yerleÅŸimcilerle ilgili, onları terörist olarak ilan etmek ki, o çok çok önemli. Bir de tabii o ablukayı kırma, yarma hareketi burada büyük bir önem arz ediyor. Nükleer silahlardan arındırma meselesi de çok çok önemli ve bu orada gerek Ä°srail gerekse Ä°srail’in arkasında olanları da bir yerde deÅŸifre ediyor. Mesela, Macron ÅŸu anda deÄŸiÅŸik açıklamalar yapmaya baÅŸladı. Ama sen baÅŸtan hemen gittin, ziyaret ettin ve her türlü desteÄŸi verecek havasında gözüktün. Ama bu defa buralardaki ölümlerin, katliamın boyutunun çok çok ileri olduÄŸunu söylemek suretiyle, ona karşı o da bir eylem politikası geliÅŸtirmenin havasına girdi. Åžimdi burada özellikle gerek Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı ile Arap Ligi’nin bir araya gelerek bu adımı atmış olması büyük önem arz ediyor çünkü iki teÅŸkilatın tarihinde ilk kez böyle bir toplantı gerçekleÅŸti.
SORU: Sayın CumhurbaÅŸkanım, Özbekistan dönüşü yine çok önemli mesajlar verdiniz. Hatta Riyad zirvesinden sonra, “ArkadaÅŸlarımla yine telefon diplomasisini sürdüreceÄŸiz ve BirleÅŸmiÅŸ Milletlerde hakkı ve adaleti savunanların sayısını daha da arttırmaya yönelik birçok çalışma baÅŸlatacağız.” açıklamasında bulundunuz. Zirve bitti. Biraz önce biraz deÄŸindiniz ancak, bundan sonra barışı saÄŸlamaya yönelik Türkiye’nin yol haritası ne olacak? Bunu merak ediyoruz.
Åžu anda BirleÅŸmiÅŸ Milletlerde yapılan oylamada Filistin‘in yanında duran 121 ülke bizim için önemli. Burada 40 ülkenin malum çekimser oyu, 14 de karşı oy var. Karşı olanların başını da Amerika BirleÅŸik Devletleri çekiyor. Fakat biz “bu 121 ülkeye acaba 40 çekimser ülkeden ne kadar daha ilave edebiliriz?” meselesine odaklandık. Onlarla bir telefon diplomasisi veyahut da görüşme söz konusu olabilir. ÖrneÄŸin, ÅŸimdi biz bu akÅŸam Endonezya’yla görüştük ama Endonezya’yla ilgili zaten sıkıntı yok. ÖrneÄŸin çekimser ülkeler arasında Macaristan bulunuyor. Onlarla görüşsek, olumsuz davranmasına raÄŸmen, acaba yanımıza çekebilir miyiz? Ayrıca çekimser olanlardan yanımıza çekebilecek olduklarımız var mı, yok mu? Bunun arayışı içindeyiz, şöyle bir gözden geçirelim istiyorum. Bu telefon diplomasisine de Riyad zirvesinden sonra baÅŸlayalım istiyorum. YoÄŸun bir ÅŸekilde inÅŸallah buna da baÅŸlayacağız. Ayrıca ayın 28’inde de Ä°ran CumhurbaÅŸkanı Ä°brahim Reisi bize geliyor. Yani bunları saÄŸlayabilirsek, bunlar da tabii çok daha farklı bir ses inÅŸallah çıkaracaktır. Türk Devletleri’nde zaten fire yok, orada sıkıntı olmadı. Rusya-Ukrayna meselesinde Ukrayna’nın yanında duran bugün çekimser olanlarla konuÅŸup “Bak siz orada Ukrayna’nın yanında yer aldınız, ÅŸimdi Filistin‘de de binlerce insan öldürülüyor, burada da siz sessiz kalamazsınız. Biz ne Ukrayna ne Rusya’da ayrım yapmadık ve tahıl naklini tüm Afrika’ya, Avrupa’ya biz saÄŸladık. Åžimdi sesinizi çıkarın” deme imkanımız olacağını düşünüyorum. Ve tabii bu adımları attığımızda Afrika ülkelerinden ciddi bir fire vereceÄŸimizi zannetmiyorum. Çünkü Afrika ülkelerinin bize bakışı çok daha iyi. Kaldı ki Mısır’la iliÅŸkileri gayet iyi. Burada inanıyorum ki Katar’ın devreye girmesi de Afrika ülkelerinin bu sürece destek vermesini ciddi manada saÄŸlayacaktır.
15 Kasım’da, eÅŸimin, lider eÅŸleri ile toplantısı var. Kaç lider eÅŸi gelecek bilemiyorum. Åžu anda görüşmeler devam ediyor. Bundan sonra 17 Kasım’da bizim bir Almanya ziyaretimiz var. Bu Almanya ziyaretimizde de tabii Batı’ya yönelik bazı mesajlarımız olacak. Veyahut da Batı’nın en güçlü ülkesi Avrupa’nın Almanya olması hasebiyle de tabii oradan Avrupa’ya bir ses olur. Ama 21 Kasım’da da inÅŸallah bizim bir Cezayir ziyaretimiz olacak. Cezayir ziyaretini çok önemsiyorum. Çünkü bu ülkeler arasında gerçekten Cezayir, duruÅŸunu her zaman net ortaya koyabilen bir ülke. Afrika’da tesir alanı geniÅŸ bir ülke. Onun için Sayın Tebbun’la da bu görüşmeyi çok çok önemsiyorum. Ä°nÅŸallah bu takvimi de baÅŸarılı bir ÅŸekilde sürdüreceÄŸiz.
SORU: Sizin de bahsettiÄŸiniz gibi bir Almanya ziyaretiniz var. Bu ziyaretin öncesinde Avrupa BirliÄŸi Komisyonu 2023 raporunu açıkladı. Bu raporda özellikle Hamas’la ilgili bir bölüm vardı. Çünkü Avrupa BirliÄŸi, yaÅŸanan bu süreçte Hamas’la ilgili, Türkiye’nin açıklamalarından çok ciddi derecede rahatsızlık duyduÄŸunu dile getiriyor. Avrupa BirliÄŸi Hamas konusunu, Türkiye-Avrupa BirliÄŸi iliÅŸkileri denkleminin içerisine sokmaya mı çalışıyor? Son komisyon raporuna bunun yansımasını nasıl deÄŸerlendirirsiniz? Ayrıca 7 Ekim öncesi ve 7 Ekim sonrası yapılanlara hiç deÄŸinmiyorlar. Sadece 7 Ekim’de Ä°srail’e yapılan saldırıdan bahsediyorlar. Bu tutumlarını da nasıl deÄŸerlendiriyorsunuz?
Her meselede malum Avrupa BirliÄŸi’nin, bir defa Türkiye’ye bakışı ne yazık ki ters. Burada da yine o tersliÄŸi görüyoruz. Biz Avrupa BirliÄŸi’nin bu tuzağına kesinlikle Türkiye olarak düşmeyiz, düşemeyiz. Avrupa BirliÄŸi, Ä°srail’in katliamında insanlık onurunu acaba görebildi mi, buna saygısı oldu mu? Bunları bizim tersten Avrupa BirliÄŸi’ne sormamız lazım. Ben Avrupa BirliÄŸi üyesi ülkelerden maalesef ÅŸu ana kadar bir tavır ortaya koyabilen göremedim. Yeni yeni ÅŸimdi çıkmaya baÅŸladılar. Ä°ÅŸte Macron’un yaptığı son açıklamalar gibi. Ama Almanya CumhurbaÅŸkanı ve BaÅŸbakanı her ikisi de acaba ne gibi bir tavır içindeler? Bunu Almanya ziyaretinde çok daha net göreceÄŸiz. Ama ÅŸu ana kadar onlarda da bir netlik henüz yok. Avrupa’ya göre uluslararası hukuku kimin ayaklar altına aldığı çok önemli. Åžu an itibarıyla Avrupa BirliÄŸi’ndeki yaklaşım tarzı, ne yazık ki bizim yaklaşım tarzıyla örtüşmüyor. Fakat Almanya ziyareti birçok ÅŸeyleri deÅŸifre edecek diye düşünüyorum. Hamas’la ilgili Avrupa BirliÄŸi, aynen Ä°srail gibi düşünüyor. Ama biz onlar gibi düşünmedik, düşünmüyoruz, düşünemeyiz. Çünkü ben Hamas’a Filistin‘deki seçimlerin galibi bir siyasi parti olarak bakıyorum. Onların bakışıyla aynen bakmıyorum. Åžimdi oradaki seçimi kazanan bir Hamas var, o zaman bir siyasi parti, öyle bakılıyor. Åžimdi ise bizi öyle bir yere getirmek istiyorlar ki “Hamas bir terör örgütüdür” diyelim istiyorlar. Hayır arkadaÅŸ terör örgütü deÄŸildir. Tam aksine topraklarını koruma mücadelesi veren, müdafaa eden, vatanları için savaÅŸan insanlardır. Aramızdaki bakış açısı bu kadar farklı. Åžunu söyleyeyim, dün de söyledim. Malum Charlie Hebdo olayı. Orada ne oldu, bütün dünya liderleri, cumhurbaÅŸkanları, baÅŸbakanları Paris’te yürüdüler. İçinde Müslüman ülkelerin liderleri de vardı.Bugün Gazze‘de çocuk, kadın, yaÅŸlı hepsini bir araya getirdiÄŸinizde 13 bin’e ulaÅŸtı ÅŸu anda ölenlerin sayısı. Böyle bir tablo ortada. Ama ÅŸu anda dünya liderleri özellikle Filistin‘deki bu olaylarda hiç sesini çıkarıyor mu? Kalkıp da Ä°srail’e yükleniyorlar mı? Hayır. Niye? ArkadaÅŸlar ÅŸunu artık tespit etmemiz lazım. Burada akan kan, ölenler, ÅŸehitler, bunlar Müslüman. Ama orada ölenler, Fransız’dı veya baÅŸkalarıydı ama her ÅŸeyden önce orada da ölenler insandı. Yani onu da biz deÄŸerlendirirken, insan olması açısından bakarak deÄŸerlendirdik. Fakat burada dünya liderleri niye olaya “bu kadar insan öldü” diye bakmıyorlar? Bunların içerisinde yavrucuklar, çocuklar var ya! Çocuklar var. Bakıyorsun, beyaz kefene sarmış baba, anne almış kucağına bir taraftan öpüyor, bir taraftan çocuÄŸunu mezara götürüyor. Sıra sıra dizmiÅŸler. Bunları gördük. Anneleri gördük, çocuÄŸunun cesedini koklayarak, öperek onu mezara götürmeye gayret edenleri gördük. Ya bunlar sizin vicdanınızı sızlatmıyor mu? Bunlardan size bir nasip yok mu? Yok. Çünkü bunlar nasipsiz. Onun için de burada büyük bir trajediyi, büyük bir dramı yaşıyoruz. Bu dram, bu trajedi karşısında sessiz kalmak, eli kolu baÄŸlı kalmak mümkün deÄŸil. Çok çalışacağız, gayret edeceÄŸiz ve belki bu olay daha baÅŸka geliÅŸmelere vesile olabilir. Bu akÅŸam arkadaÅŸlara, Sisi ile yaptığım görüşmeden sonra dedim, ÅŸimdi herhalde bir baÅŸka kapı açılacak bize. Mısır ziyareti ve bu adımla beraber bölgede neler yapabiliriz? Bunları inÅŸallah yerinde konuÅŸmak, görüşmek noktasında bu adımı da inÅŸallah atarız.
SORU: Ä°ki gün önce Amerikan Bloomberg’de bir yazı yayımlandı. “Gazze krizini çözmenin anahtarı Türkiye’de” yazıyordu. “Biden, bu krizin çözümü için Türkiye CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’ı aramalıydı, bunu yapmamış olması diplomatik bir hataydı diye ifade ediliyordu ve ÅŸimdiye kadar aramadı ama bundan sonrası için ne kadar erken ararsa o kadar iyi diye belirtiliyordu bu yazıda. Siz de az önce söylediniz, zaten sürecin en başından bu yana yoÄŸun bir diplomasi trafiÄŸi yürütüyorsunuz. Bundan sonra da hız vereceÄŸinizi ifade ettiniz. Bu kapsamda baÅŸlayacağınız bu diplomasi trafiÄŸinde Biden’la görüşme de var mı? Görüştüğünüzde ona ne mesaj vereceksiniz?
‘BENÄ°M BIDEN’I ARAMAM ÅžIK OLMAZ’
ABD DışiÅŸleri Bakanı Antony Blinken daha yeni buradaydı. Herhalde bizi bundan sonra Biden ağırlar. Benim Biden’ı aramam şık olmaz. OrtadoÄŸu’da, DoÄŸu Akdeniz’de, bölgemizde kilit ülke konumunda olduÄŸumuzu sadece biz söylemiyoruz. Bu coÄŸrafyada Türkiye’ye raÄŸmen bir giriÅŸimde bulunmak, plan yapmak mümkün deÄŸil. Bizim durduÄŸumuz yer, takındığımız tavır, deÄŸerlerimiz ve ilkelerimiz bellidir. Bizim çabamız insan hayatını korumak, barışı saÄŸlamak, savaÅŸları sonlandırmak ve masumların gözyaÅŸlarını silmek içindir. Tüm kriz bölgelerine yönelik bir çözümümüz, hamasi söylemlerden tamamen arındırılmış, derde derman reçetelerimiz mevcuttur. Dinlemek isteyenlere anlatıyor, bizi anlayabileceklere ulaşıyoruz. Bizim durduÄŸumuz yerin kıymetini anlayabilecek herkese kapımız açıktır. Samimi çözüm için bizimle irtibat kurmak isteyen herkesle bugüne kadar olduÄŸu gibi konuÅŸmaya ve insanlığın itibarını kurtarmak için çabalamaya devam edeceÄŸiz. Sorunun çözümü için en uygulanabilir önerileri sunan ülke Türkiye. Bölgedeki krizlerin, sorunların çözümü için kilit ülke Türkiye. CoÄŸrafyamızdaki tüm ülkelerle görüşebilen, çatışan, savaÅŸan tarafları aynı masada toplayabilen tek ülke Türkiye.
“Ä°RAN Ä°LE ORTAK ADIM ATILMAMASI İÇİN HİÇBÄ°R SEBEP YOK”
SORU: Büyük Filistin Mitingi’nde oradaki konuÅŸmanızda Ä°srail’e, Gazze‘ye yönelik saldırıları üzerinden durumu hilal ve haç savaşı haline sokmayın uyarısında bulunmuÅŸtunuz. Bu uyarınız Batılı medya organları tarafından yakından takip edildi ve gündemde oldukça yer aldı. Böylesine kritik bir dönemde siz Ekonomik Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’nın 16’ncı Zirvesi dolayısıyla Özbekistan’da Ä°ran CumhurbaÅŸkanı Reisi’yle de bir araya geldiniz. O görüşmede önemli vurgularınız vardı. Ä°slam dünyasının ortak tutum alarak Ä°srail üzerindeki baskıyı arttırması gerektiÄŸini vurguladınız. 28’inde de Reisi’nin buraya geleceÄŸini ÅŸimdi sizden öğrenmiÅŸ bulunduk. Dolayısıyla bu kapsamda Gazze konusunda Ä°ran’la ortak adımlar atılabilir mi?
Atılmaması için hiçbir sebep yok. Tüm mesele bu ortak adımları atarken, öyle adımlar atalım ki, yani affınıza sığınıyorum hem nalına hem mıhına olmasın. Netice alıcı adımlar atalım ve bu adımları atarken duygusallıktan uzak, uluslararası diplomasiyi harekete geçirecek ve bütün bunları yaparken de gerek Ä°ran halkına gerek Türkiye halkına burada mesajlar verebilelim. EÄŸer bunu baÅŸarabilirsek bu tabii çok çok isabetli olur. Åžu anda ayni ve nakdi bu Filistin’deki Gazze’deki vatandaÅŸların ciddi ihtiyaçları var. Az önce de söylendiÄŸi gibi. Burada susuzluk var. Burada acaba yakıt sıkıntısını nasıl gideririz? Jeneratörler hastanelerde çalışmıyor, böyle bir durum var. Devreye sokulması gereken en önemli ülke malum Ä°srail üzerinde etkisi olan Amerika. Åžimdi Amerika’nın üzerine DışiÅŸleri Bakanım muhatabıyla gidiyor. Biden’a da biz aynı ÅŸekilde bunu söyleriz. Tabii Biden’la görüşmede Ä°ran’ın devreye girmesi zaten söz konusu deÄŸil. Ancak biz Biden’la görüşmede bunları onlara iletiriz, söyleriz ve bütün bunlarla birlikte ÅŸunu ifade etmemiz lazım. Gazze bir defa Filistin halkının toprağıdır. Amerika’nın bu kabullenmesi lazım. EÄŸer Gazze Filistin halkının deÄŸil de kalkıp hayır bu iÅŸgalci yerleÅŸimcilerin veya Ä°srail’in toprağıdır diye bir yaklaşım Biden’da varsa, zaten anlaÅŸmamız mümkün deÄŸil. Åžimdi kuzeyden güneye sürüklediler. Kuzeye dönüş ÅŸu an itibarıyla ne yazık ki söz konusu deÄŸil ve ciddi sıkıntı var. Bunun da önünü açmak lazım. Burada bir taraftan Mısır’la görüşmeler yapıp bir taraftan Körfez ülkeleriyle görüşmeler yapıp Amerika’yı bizim baskı altına almamız lazım. Amerika’yı baskı altına alarak Amerika’nın Ä°srail’e baskısını artırması lazım. Batı’nın Ä°srail’e baskısını artırması lazım. Hangi Batı ülkesiyle Körfez ülkeleri eÄŸer iliÅŸki halindeyse oraya yapacakları baskıyla Ä°srail üzerindeki etkilerini arttırmak lazım. AteÅŸkesin saÄŸlanması bizim için hayati derecede önemlidir. Ä°ÅŸimiz ateÅŸkesi saÄŸlamakla da bitmeyecek, aksine daha da yoÄŸunlaÅŸacak. Gazze’deki kardeÅŸlerimize ulaşıp yaralarını sarmak için bölge ülkelerinin dayanışması çok önemli olacak. Gazze’nin altyapısının ayaÄŸa kaldırılmasından tutun, enkaza dönen yerleÅŸim yerlerinde yeniden yaÅŸamın baÅŸlaması için yapılacaklar bulunuyor. Akan kanın durması, sivil ölümlerinin son bulması için Ä°ran ya da baÅŸka devletlerle atılacak her adımı görüşmeye, harekete geçmeye hazırız. DiÄŸer yandan bu savaÅŸ, hilal-haçlı savaşına dönmeyecek. Çünkü bu savaÅŸ iyi ile kötünün, yalan ile hakikatin, mazlum ile zalimin, hak ile batılın savaşı haline gelmiÅŸtir. Nihayetinde inanıyorum ki iyiler, hakikatin yanında saf tutanlar, mazlumlar ve hakkın savunucuları yani Filistinliler ve tüm mazlumlar kazanacaktır.
SORU: Bir eylem planı ortaya koydunuz ve bu plan anladığımız kadarıyla sadece insani yardımın oraya ulaÅŸması ve ateÅŸkesin saÄŸlanmasıyla sınırlı deÄŸil. Bunun bir siyasi süreci olacak. Ä°ki devletli çözüm, bunun saÄŸlanacağı bağımsız Filistin Devleti’nin saÄŸlanacağı bir siyasi çözümden bahsetmiÅŸtiniz. Bir de Barış Konferansı adımı atmayı planlıyorsunuz. Bu Barış Konferansından tam olarak beklentiniz nedir? AteÅŸkes, insani yardım ve sonrasındaki siyasi süreç yani iki devletli çözüme gidecek, onu saÄŸlayacak olan siyasi sürecin bu Barış Konferansı’yla birlikte baÅŸlamasını mı hedefliyorsunuz? Bu konferansın katılım düzeyinin nasıl olmasını umuyorsunuz?
Bu bizim çözüm önerilerimizden biri. Bu konuyla ilgili olarak ÅŸu anda dayanışma halinde olduÄŸumuz, meseleleri konuÅŸabileceÄŸimiz, çözebileceÄŸimiz ülkelerle bu adımı atmanın planlarını yapıyoruz. Bu konuda DışiÅŸleri Bakanlığımız çalışmalarını daha da geliÅŸtiriyor. Bu da muhataplarıyla çok daha farklı bir zemine inÅŸallah taşıyacak. Tabii biz adil bir barışın kaybedeni olmaz, bunu başından beri hep söyledik. Söylüyoruz, söylemeye devam edeceÄŸiz. Çünkü buna samimiyetle inandık, inanıyoruz. SavaÅŸan taraflar dahil bölgede tüm aktörlerin katılacağı bir toplantıdan daha fazla barışa hizmet eden bir zemin olamaz. Bunları saÄŸlamaya gayret edeceÄŸiz ve topraklarımız tarih boyu nice büyük barışlara beÅŸiklik etmiÅŸtir. Bunu bundan sonra da devam ettirmek bizim boynumuzun borcudur. Bunu yapabilecek güçteyiz. Ä°nsan gücü olarak bizde var, beyin gücü olarak bizde var. Bu noktada herhangi bir sıkıntımız söz konusu deÄŸil ve geçmiÅŸimiz karanlık deÄŸildir. Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı’yla Arap Ligi’nin iÅŸte dün birlikte yaptığı çalışmada ortaya çıkan tablo görünüyor. Bütün mesele demek ki iÅŸin içerisinde olunca bir ÅŸeyler deÄŸiÅŸiyor. Ä°nÅŸallah bu barış konferansında da böyle bir neticeyi alabiliriz.
SORU: 7 Ekim’den bu yana insanlık ve küresel vicdan adına sergilediÄŸiniz duruÅŸunuzu ikinci bir “One minute” olarak deÄŸerlendirebilir miyiz? Sizce OrtadoÄŸu’da bundan sonra ne olacak ne deÄŸiÅŸecek? Bir de bugün siz de belirttiniz, zirve marjında Sisi’yle bir araya gelmiÅŸtiniz. Aslında biraz siz de anlattınız ama görüşmenizin detayını biraz aktarabilir misiniz? Refah Sınır Kapısı, yaralılar, kanser hastalarının nakli ve insani yardım baÄŸlamında Sisi ile somut bir planı ele aldınız mı?
Davos’ta Ä°srail tarafından o dönemde yine çocukların öldürülmesi konusu vardı biliyorsunuz. Samimiyetle oluÅŸmuÅŸ ve insanlığın adeta vicdanı olmuÅŸtu ve ben ondan sonra dedim ki bu Davos’a son geliÅŸimdir. Dedim bir daha ben Davos’a gitmem. O kapıyı kapattım. O zat da zaten artık ortalıktan kayboldu, yok. Ama Allah ömür verdi bu zat ise burada… Åžimdi de aslında kurduÄŸumuz her cümle, attığımız her adım insanlık görevimizi yerine getirmek için. Filistin’de yaÅŸananları görmezden gelmek, onların çığlığını yok sayıp yüz çevirmek bizim için imkansızdır. O zaman Davos’ta da, ÅŸimdi dünyanın çeÅŸitli yerlerinde de bu vicdan çaÄŸrısını dillendirmiyor olsaydık, bu tutum kendimizi inkar anlamına gelirdi.
‘Ä°SRAÄ°L ARTIK BEBEK KATÄ°LÄ° BÄ°R ÃœLKEDÄ°R’
İsrail, son Gazze saldırılarıyla uluslararası kamuoyunun desteğini yitirmiştir. Ülke yönetimleri emperyalist çıkarları doğrultusunda İsrail yönetimiyle kucaklaşma yarışına girse de toplumların nezdinde İsrail artık bebek katili bir ülkedir. Bundan sonraki süreç içerisinde de attığımız adımlarda dikkat etmemiz gereken hususlar var. Kesinlikle yani tükürdüğümüzü yalamamak gerekir. Çünkü burada da nasıl bir vicdan çağrısını o zaman yaptıysak bugün yine aynı şekilde bir vicdan çağrısı yapıyoruz. Vicdanlara sesleniyoruz. Herhalde bu insanların tamamı vicdansız değil. Tamamı vicdansız olsa 121 ülke burada Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda bizim gibi düşünmezdi. Hatta ben çekimserleri dahi adeta yanımızda hissettim. Onun için ne yapacağız? Markajımızı devam ettireceğiz. Adam adama markaj, alan markajı yapacağız. Çünkü bu topraklarda özellikle yıllar önce atılmış fitne tohumları var. Bu fitne tohumlarını temizlememiz lazım. Bunu da yapar mıyız? Ben yapacağımıza inanıyorum ve bu güç, bu kalite, bu kapasite, bölgede diğer ülkelerde de var. Fakat hepsinde endişe var ve bu endişe ortadan kalkmalı. Türkiye böyle düşünüyorsa biz de aynı şekilde bu adımı atabiliriz dedirtmemiz lazım. Bölgemizdeki çatışmaların, savaşların, ihtilafların ve gerilimlerin tek bir panzehiri vardır, birlik. Bir olur, iri olur ve diri olursak bölgemizdeki ateşler bir bir söner. Yangın yerine dönen bu coğrafya geçmişte olduğu gibi gül bahçesi, medeniyet güneşi haline gelir. Bütün farklılıklarımızı zenginlik kabul ederek bir kenarda tutup ortak müştereklerimizi ön plana çıkartırsak emin olun bütün sorunlarımızın çözüm yoluna girmeye başladığını görürüz.Bölgemiz, on binlerce kilometre öteden gelerek burada güç devşirmek isteyen ülkelerden bir an önce kurtulmalı.
SORU: Siz yıllar önce, yanılmıyorsam 2013 yılında, BirleÅŸik Milletler Genel Kurulu’nda New York’ta Dünya 5’ten büyüktür dediniz. Åžimdi bu çok küresel sisteme meydan okuyan, öncü, devrimci bir motto. Ama aynı zamanda da yeni bir güvenlik mimarisinde de dikkati çeken politik bir doktrin. Sonrasında Suriye, Ukrayna ve ÅŸimdi de Filistin’de yaÅŸananlar karşısında aslında teziniz doÄŸrulandı. Yani BM iyi bur duruÅŸ sergileyemedi. Sizin doktrininizin temeli de “5 daimi ülke temelindeki sistemle BM’nin etkisi kırılıyor.” Bu iÅŸin öncüsü olarak Dünya 5’ten büyüktür tezinin öncüsü olarak ne olmalı? Yani BM’nin daha iÅŸlevsel hale gelmesi için somut olarak ne olmalı?
Her ÅŸeyden önce dünyanın beÅŸten büyük olduÄŸunu kabullenenler bu 121 ülke oluyor. Ortaya koydukları tavırla dediler ki “evet dünya beÅŸten büyüktür”. 121 ülke “bak biz sizin gibi düşünmüyoruz, biz burada adaletin yanında daha adil bir dünya mümkündür anlayışıyla adım atıyoruz ve oylarımızı Ä°srail-Filistin arasındaki bu adeta savaÅŸta, mazlumların yanında yer almak suretiyle tavrımızı koyuyoruz.” dediler. Bu bana göre önemli bir sınavdı. Fakat ÅŸimdi yine diyorum. Bu iÅŸi devam ettirmemiz ve daimi üyeler de dahil bu 194-195 ülkenin burada adeta yanımızda yer aldığını görmek, ona göre adımları atmamız gerekiyor. Çünkü BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in kuruluÅŸ amacı iÅŸlevsiz bir duruma ÅŸu anda gelmiÅŸ vaziyette. Yani BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi dahi ÅŸu anda bir netice alamıyor. Yani bir tane üye orada ters davransa hiçbir ÅŸey yok. Åžimdi bunları bizim Birinci Dünya Savaşı sonrasına deÄŸil sıfırdan baÅŸlayacak bir adımı önce ülkelere kabul ettirmemiz lazım ve hep birlikte de bu adımın atıldığını bütün dünyanın görmesi lazım. Barışı korumak üzere kurulmuÅŸ bir uluslararası yapının ardı ardına çıkan savaÅŸları seyretmesi ne anlama geliyor? BirleÅŸmiÅŸ Milletler’in de günün sonunda dağılıp tarihe karışmaması için revize edilmesi, adaletsiz yapısının deÄŸiÅŸtirilmesi ve yaptırım gücü olan, iÅŸlevsel hatta caydırıcı bir yapı kazanması ÅŸarttır. BirleÅŸmiÅŸ Milletlerin ve diÄŸer uluslararası örgütlerin iÅŸlevsiz olduÄŸunu, ölen Müslüman olduÄŸunda körleÅŸtiÄŸini bir kez daha gördük. Küresel sistemin adaletsizliÄŸi, uluslararası kuruluÅŸların güçten yana olduÄŸunu, 5 ülkenin menfaatleri doÄŸrultusunda küresel nizama yön verdiklerini hep söyledim, söylemeye devam edeceÄŸim. Dünyanın beÅŸten büyük olduÄŸunu söylediÄŸimizde bazıları bunu kuru bir slogan zannediyor. Bu aslında bir adalet manifestosudur. Kendini güncellemeyen, yenilemeyen hiçbir yapı yeni dünya düzeninde varlık gösteremez. Ä°kinci Dünya Savaşı sonrası oluÅŸturulan bir yapının da güncellenmesi artık elzemdir. BirleÅŸmiÅŸ Milletlerdeki daimi üyelik ve veto sistemi deÄŸiÅŸtirilmeli. Dünyanın geleceÄŸi, halkların yaÅŸamları veto hakkına sahip 5 ülkenin insafına bırakılamaz.Dünyada kimin hayatta kalacağına, kimin öleceÄŸine, kimin kıtlığa mahkum olacağına, kimin zengin ve refah içinde bir yaÅŸam süreceÄŸine beÅŸ ülkenin karar vermesi kadar saçma bir ÅŸey olabilir mi? BeÅŸ ülkeden biri savaÅŸ olsun derse diÄŸer bütün ülkelerin eli kolu baÄŸlanıyor. BeÅŸ ülkeden biri “bu benim himayemde buna dokunamazsınız” derse himaye edilen ülkenin terörist yöntemleri BirleÅŸmiÅŸ Milletler Güvenlik Konseyi zemininde meÅŸru sayılıyor. Ãœstad Necip Fazıl Kısakürek’in de dediÄŸi gibi “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara ÅŸah olsa”
SORU: Efendim siz de belirttiniz, BirleÅŸmiÅŸ Milletler sistemi bir noktada tıkandı. Bir taraftan da dünyada çok ciddi kriz alanları bulunuyor. Takdir edersiniz ki bu konulara eÄŸilecek, etkin çözümler bulabilecek uluslararası kuruluÅŸlara da ihtiyaç var. Bu noktada Türk Devletleri TeÅŸkilatı öne çıkmaya baÅŸladı. Mesela “Ä°srail meselesinde Türk Devletleri TeÅŸkilatı olarak sergileyeceÄŸimiz duruÅŸ, diÄŸer kuruluÅŸlara örnek teÅŸkil edecektir.” demiÅŸtiniz. Bundan hareketle Türk Devletleri TeÅŸkilatı bundan sonra küresel ve bölgesel tıkanıklıklarda daha ön planda olacak diyebilir miyiz?
Bizler Türk Devletleri TeÅŸkilatı’nın güçlenmesini, birlik içinde gücünü ortaya koymasını bu nedenlerle de istiyoruz. Uluslararası kuruluÅŸlara örnek olacak kararlar almalı ve bölgesel, küresel sorunlara somut çözümler üretmeliyiz. En son “Türk Devri” teması ile toplantı yaptık biliyorsunuz. Türk Devri söylemi aslında bütün bunları da kapsıyor. Her alanda verecek güçlü mesajlarımız var ve bundan sonra da BirleÅŸmiÅŸ Milletler baÅŸta olmak üzere bütün uluslararası kuruluÅŸlara örnek olacak adımlar atmak için çabalayacağız. Bu nedenle bizler Türk Devletleri TeÅŸkilatımızı 21. yüzyılın parlayan yıldızı olarak tanımladık. Siyasi ve stratejik iÅŸ birliklerini her geçen gün artırıyoruz. TeÅŸkilat üye ülkeleri olarak ekonomiden politikaya, kültürden turizme, eÄŸitimden spora kadar birçok alanda iÅŸ birliÄŸi yapıyoruz. Türk devletleri olarak birliÄŸimizin, beraberliÄŸimizin ve kardeÅŸliÄŸimizin perçinlenmesi sadece teÅŸkilatımıza deÄŸil dünyaya da bir anlamlı yol açacaktır. SavaÅŸları, yıkımları, küresel felaketleri, politik açmazları seyreden deÄŸil kapsamlı olarak deÄŸerlendiren, uygulanabilir ve sürdürülebilir çözümleri yol haritalarına dönüştürebilen bir teÅŸkilattan söz ediyoruz. Birlikten doÄŸan gücümüzün etkisiyle de uluslararası meselelerde söz sahibi olacak ve insanlığa anlamlı çıkış yolları sunabiliriz. Çünkü biz barış ve istikrara katkı yapan, küresel meselelerin çözümünde öncü rol oynayan bir Türk dünyası hedefliyoruz.
SORU: Efendim benim sorum Türkiye’de son birkaç gündür devam eden yargıyla ilgili tartışmalar konusunda. Siz bir hakem rolü oynayabileceÄŸinizi, iki tarafla da görüşebileceÄŸinizi söylediniz. Yüksek yargıyla ilgili sorunların anayasal ve yasal zeminde çözülebileceÄŸini vurguladınız. Åžimdi Anayasa çalışmasının zaman alacağından yola çıkarak soruyorum. Acaba öncelikle hızlı bir ÅŸekilde yetki çatışmalarının önüne geçmek adına bireysel baÅŸvuru konusunda bir yasal düzenlemeye gidilebilir mi? Yargı kurumlarının baÅŸkanlarıyla görüşecek misiniz?
Yani bireysel baÅŸvuruyla ilgili yasal düzenlemeye gitmek zor bir olay deÄŸil. Bütün iÅŸ Cumhur Ä°ttifakı’nın alacağı karara baÄŸlı, atacağı adıma baÄŸlı. Fakat bireysel baÅŸvuruyu hallettikten sonra iÅŸ bitmez. Bundan sonra bu bireysel baÅŸvurunun dayandığı kapı neresi olacak? Yine Anayasa Mahkemesi olacak. Önce Anayasa Mahkemesi’nin buna hazır hale gelmesi lazım. Zira birçok yasal düzenlemeler Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. Anayasa Mahkemesi’nde ters yüz ediliyor. Burada da parlamento böyle bir kararı alır ama bu karar Anayasa Mahkemesi tarafından ters yüz edilirse, bu zaman kaybından baÅŸka bir ÅŸeye yaramaz. Onun için parlamento ÅŸu anda malum plan bütçe çalışmalarına devam ediyor. Ama bireysel baÅŸvuruyla ilgili olarak, bunu zamanında Anayasa Mahkemesinin çalışmalarına hız kazandırır diyerek çıkarttılar. Åžu anda bir öğrendim. Dedim ne kadar bireysel baÅŸvuru var? Yanıt 130 bin. Demek ki Anayasa Mahkemesi’nin çalışmalarını hızlandırma hedefini saÄŸlamamış maalesef. Bunların üzerinde durmak, hayali davranmamak lazım ve benim tabii en son Yargıtay BaÅŸkanı’nın yaptığı açıklama, bu da tabii manidar. Bir önceki seyahatimizde ben bir ifade kullanmıştım. DemiÅŸtim ki Yargıtay üyeleri sadece hukukçulardan oluÅŸuyor. Ama Anayasa Mahkemesi üyelerinin içinde hukukçular olduÄŸu gibi bunların yanında valiler vardır, bunların yanında iktisatçılar vardır, sosyologlar vardır vesaire böyle de olması zaten gerekir. Ama misyonu noktasında ağırlık nerededir? Yargıtay’dadır. Orada Anayasadan tutun, Ticaret Hukukuna, Ä°ÅŸ Hukukuna varıncaya hepsi Yargıtay’da. Buradaki kavganın tarafı olacak halim yok, o ayrı bir ÅŸey. Ama iÅŸin hakemliÄŸine gelince bu hakemliÄŸi yapma da tabii bize görev düşebilir. O da bize yine Anayasa’nın yüklediÄŸi bir görevdir CumhurbaÅŸkanı olarak. Temennimiz odur ki tabii böyle bir gerilim olmasaydı. Ä°ki yargı kurumunun baÅŸkanlarıyla görüşme konusuna gelirsek. Gerekirse her ikisiyle de görüşürüm. Yargıtay BaÅŸkanı’yla zaten görüştük. Anayasa Mahkemesi BaÅŸkanı’yla da gerekmesi halinde görüşürüz. Görüşmemek diye bir ÅŸey söz konusu deÄŸil.