Hz. Peygamberin amcası Ebu Talip; Abd’ül Muttalib’in oğlu, Hz İbrahim soyundan,İmamet nurunun taşıyıcısı ve Hz. Ali’nin babasıdır. Mekke’nin büyüklerinden, alim, şair
ve Allah’ın birliğine inanan büyük bir şahsiyettir.
Tüm hayatı boyunca zulme karşı, mazlumların taraftarı ve öksüzlerin ümidi oldu. Abd-ül Muttalib’in vefatından sonra Hz. Peygamberi sekiz yaşında iken kendi yanına
alıp, besleyip, terbiye etti.
Mu’teber tarih kitaplarında görüldüğü gibi, bütün hayatını peygamberin hizmetinde geçirip, Şi’bi Ebu Talip’deki (Ebu Talip vadisi) eşi görülmemiş zorluklara o da
katlandı. (Şi’bi Ebu Talip, Mekke de Müslümanların baskı altında tutulduğu yerdir.)
Defalarca kıymetli oğlu Hz. Ali’yi, düşmanın peygambere suikast’da bulunmaması için o hazretin yerinde yatırdı. Peygamberi müşrikler karşısında korumak için de Müslüman olduğunu açığa
vurmuyordu. (Şerh-i İbn-i Ebil- Hadid-i Mu’tezili,c.3,s.310.
Allame Meclisi, Bihar-ül Envar kitabında şöyle diyor: “Hz. Ebu Talip Hz. Peygambere ilk iman getirenlerden olup, hayatı boyunca puta ibadet etmemiştir. Hz. İbrahim(a.s)‘ın vasilerinden ve onun dininde
olanlardan idi. (Bihar-ül Envar,c.9,s.29, Kompani baskısı)
Merhum Allame Emini, El Kadir adlı kitabında Hz. Ebu Talib’in üstün derecede büyük imana sahip olduğu hususunda kırktan fazla hadis zikrediyor, ve İslama büyük hizmeti olduğunu belirtiyor.(El
Kadir,c.7,s.342.)
El Fusul-ül Muhtare, s.80 ve İkmal-üddin, s.103’de İmam Cafer-i Sadık (a.s) dan şöyle bir hadis nakledilmiştir: “Gerçekten Ebu Talip, Peygamberin getirdiği dini korumak için imanını gizleyip kendisini
müşrikler gibi gösteriyordu. Ama Ebu Talip vefat ettikten sonra Allah-u Teala Resulünün Mekke’den çıkmasını emredip şöyle buyurdu: “Ey Resulüm! Mekke’den çık, artık senin orada yardımcın
kalmadı.””
Yine Ravzat-ül Vaizin s.121 de, Amal-i Saduk, s.366 da ve El Kadir c.3 de nakledildiğine göre Ebu Talip’in meselesi ashap-ı Kehf meselesine benzetilmiştir. Şöyle ki o iki sevap alacaktır; Biri onlar gibi
mümin olması , diğeri de İslam’ın ilerlemesi için imanını gizlemesinden dolayı.
İbn-i Ebil Hadid, Şerh-i Nehc’ül belağa c.3, s. 312 de Abbas ve Ebu Bekir’den şöyle naklediyor: Ebu Talip vefat ettiğinde şöyle söylüyordu: “ La ilahe illallah Muhammed’ün Resulullah” ( مُحَمّدٌ _ّ لَا الاه اِلاّ اَ
_ِّ (رَسُولُ ا
Tarih-u Yakub-i c.2, s. 26 da şöyle naklediyor: Peygamber (s.a.a) buyurmuştur ki: “Allah-u Teala dört kişinin hakkında şefaat edeceğimi haber vermiş ve Cehennem ateşini onlara haram kılmıştır. O
dört kişi; Babam, Annem, amcam Ebu Talip ve Hz. Ali (a.s) dır”. Buna benzer hadisleri İbn-i Ebil Hadid ve Cezvi’de rivayet etmişlerdir.
Sire-i Halebi c.1, s.390 ve Tarih-ul Hamis c.1, s.339’da şöyle nakledilmiştir: Ebu Talip diyor ki ”Peygamberi sevin; ona yardımcı olun; Allah’a ant olsun ki onun peşinde giden mutlaka doğru yolu bulur”.
İbn-i Esi Cami-ul Usul kitabında, Ehl-i Beyt’e göre Peygamberin amcalarından sadece Hamza, Abbas ve Ebu Talip’in Peygambere iman ettimiştir.
Resul-i Ekrem (s.a.a) Peygamberliğe meb-us olduğu ilk günlerin birinde namaz kılıyordu ve Hz. Ali de o Hazretin sağında durup Namaz kılıyordu. Bunu gören Ebu Talip, oğlu Cafer’e Hz. Peygamberin
sol tarafında durup namaz kılmasını emretti. (Usd-ul Gabe,c.1, s.287 –Şerh-i İbn-i Ebi-l Hadid c.3, s.315- El İsabe c.4, s.116).
Hz. Ebu Talib’in Hz. Peygamber’e (s.a.a) iman ettiğine dair Ehl-i Beyt’in, icmasına, Şia ve Zeydiye’nin icmasına ve Sünni kaynaklarından bu konuda naklettiğimiz hadislere ilaveten, burada aynı görüşü
savunan Ehl-i sünnetin büyük alimlerinden bazılarının isimleri şöyledir:
İbn-i Ebul Hadid-i Mutezili, Celaddin-i Suyuti, Ebul Kasım-ı Belhi, Ebu Cafer İskafi, Zeyn-i Dehlan, Mir Seyyit Hamadani.
Hz. Ebu Talip’in çeşitli munasebetlerde inşa ettiği şiirlerden bazıları şöyledir:
اَلم تعلمواانّاوجدنامُحّدا رسولا كموسى خطّ فى الكُتب
1. Anlamı: Acaba bilmiyor musunuz? Biz Hz. Muhammed’i Tevrat ve İncil’de adı geçen Hz. Musa gibi bir peygamber olarak bulduk.( Sire-i İbn-i Hişam, c.1, s.375-Hazain-ül Edep,c.1, s. 261 – Tarh-i
İbn-i Kesir, c.3,s.87.)
نَبِىٌ اَتى الوحيَ مِن عِندِ ربّه.
2. Anlamı: Hz. Muhammed Rabbinden kendisine vahiy gelen bir nebidir.(Divan-ı Ebu Talip, s.32- Şerh-i İbn-i Ebil Hadid, c.3, s.313.)
عَلىّ فاشهد انّي على دين النبي احمد _ّ يا شاهدا
3. Anlamı:” Ey Allah’ın üzerimdeki şahidi, sen şahit ol ki ben Ahmed Peygamberin dini üzereyim”(İbn’i Ebi’l Hadid, c.3, s.315.)
ن دين مُحمّدٌ مِن خير اَديان البَريّة ? و لقد عَلمتُ اَ
4. Anlamı: “Gerçekten ben Hz. Muhammed’in getirdiği dinin, dinlerin en hayırlısı olduğunu anladım”(Tarih-i İbn-i Kesir,c.2,s.42.)
ب العِباد بِنصره و اظهر ديناً حَقّه غَيرَ باطِلٍ ? و ايّده رَ
5. Anlamı: “Kulların Rabbi, Muhammed’i kendi yardımıyla destekledi, hak dinini onunla zahir etti.” (İbni Ebil Hedid Şer-i Nehc’ül Belaga, c.3, s.316.)
Bu arada bazı mutaassıb ve ehlibeyt düşmanlarının (Emeviler, Nasıbiler, Hariciler) Ehl-i Beyt’in değerini düşürmek için uydurdukları “Ebu Talip cehennem ateşindedir” gibi hadisler hiçbir değer ifade
etmez. Çünkü onların ravilerinin inatçı ve yalancı kimseler olduğu bizzat Ehl-i Sünnet alimlerinin büyükleri tarafından dahi belirtilmiştir. Bu rivayetleri nakledenlerden biri de Muğire İbn-i Şube’dir ki İbn-i
Ebi-l Hadid, Şerh-i Nehc’ül Belaga c.3, s,159’da ve Mes’udi, Muruc’uz-Zeheb’de şöyle naklediyor: “Muğire Basra’da zina etti.” Bu rivayetlerin, Abdul Malik İbn-i Emir, Abdul Aziz-i Ravudi, Sufyan-i Sevri gibi
diğer ravileri de adil tanınmamışlardır. (Zehebi, Mizan-ül İtidal, c.2, s.145)
Şerh-i Nehc’ül Belaga’nın (c.1, s.356 ve 364) nakline göre Ebu Hureyre, Muğire b. Şube, Ürve b. Zübeyr, Zohri, Samure b. Cundeb, Enes b. Malik, Sâd b. Museyyib, Velid b. Ukbe gibi şahıslar
Muaviye’den para alıp Hz. Ali’nin aleyhine hadis uyduruyorlardı.
Ibn-i Ebil Hadid’in (Şerh-i Nehc’ül Belaga c.1, s.357) nakline göre Muaviye Şam ve Irak’ta minberlerde Hz. Ali’ye lanet edilmesini adet haline getirtmişti.
Herhangi bir adamın inancını bilmek için önümüzde üç yol vardır.Bunlardan birincisi sözü ve ikrarı, ikincisi ameli, üçüncüsü ise bıraktığı eserleridir. Hz. Ebu Talip’in hayatını incelediğimiz zaman,
sadece şia kaynaklarının değil sünni kaynaklarının bile onun mu’min olduğunu ifade ettiğini görüyoruz.
Hz. Ebu Talip’in sözleri ve ikrarı onun gerçekten peygambere iman ettiğini isbatlıyor. Nitekim fedakarlığını gösteren amelleri, İslam uğruna katlandığı zorluklar ve peygamberi himaye etmesi de bu
konuda yazılan bütün mü’teber tarih kitaplarında zikredilmiştir. Biz de onların bazılarına yukarıda değinmiştik. Geride bıraktığı eserleri de (zikrettiğimiz bazı şiirleri gibi) açıkça onun imanını isbat
etmektedir.
Hz. Ali (a.s)’a bile lanet okunan bir ortamda, babası Hz. Ebu Talip hakkında hadisler uydurarak onu kafir ilan etmek elbette zor olamasa gerek. Ama niçin Osman’ın olduğu bir mecliste, kinaye
yoluyla puta ant içerek “cennet ve cehennem diye bir şey yoktur” diyen ve gücünün yettiği yere kadar İslam’ın karşısında durup ölümü görünce de teslim olan Ebu Süfyan gibi bir adamın
Müslümanlığında tereddüde düşmeyip de Ebu Talip gibi gibi birinin imamında şüpheye düşüyorlar? Elbette ki bu iş adi Emevi siyasetinin kaçınılmaz bir sonucudur. Eğer bunca delile rağmen Hz. Ebu
Talip’in Müslüman olduğu kabul edilmezse o zaman Hz. Peygamberin ashabının bir çoğunun Müslüman olduğunu da idda edemeyiz. Ayrıca eğer Hz. Ebu Talip -Haşa- Müslüman olmamış olsaydı
peygamber Fatıma Bint-i Eset’in Hz. Ebu Talip’in aktinde kalmasını (onunla evli olmasını) kabul etmezdi. Zira bir Müslüman kafir ile evli olamaz. Yine ehlibeyt imamlarından gelen hadisler de Hz. Ebu
Talib’in imanını açıkça ifade etmektedir.
Maklemizi bitirirken İbin-i Ebil Hadid’in, Hz. Ali ve Hz. Ebu Talip Hakkında okuduğu methiyenin bir kısmını naklediyoruz:
ه اوى و حامى و هذا بِيثرب حبس الحاما ? لولا اَبو طالِبٍ و اِبنَه لَ لَمَا مِثلُ الدّين شَخصاً فقاما فذالِكَ بِمك
Anlamı: “Eğer Ebu Talip ve oğlu Ali olmasaydılar İslam dini böyle açık (olduğu gibi) kalmazdı. Ebu Talip Mekke’de peygambere yardım etti ve Ali de Medine’de.”(Ebu’ Hadid-i Mu’tezili, Şerh-i Nehc’ül
Belaga, c.3, s.318, Mısır baskısı)
Hulasa; önyargısız, somut veriler ve İslami ölçüler doğrultusunda meseleye bakıldığında Hz. Ebu Talip’in samimi bir müslüman olduğunu her vicdanın kabul etmesi gerekir.
Allah’ın selamı hidayet yoluna tabi olanlara olsun.