Ä°ran CumhurbaÅŸkanı Hasan Ruhani’nin, Türkiye’yi ‘yıkıcı etkileri olduÄŸunu’ söylediÄŸi Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde barajların inÅŸaatını durdurmaya çağırmasının ardından Ä°ran CumhurbaÅŸkanı Yardımcısı ve Çevre Kurulu BaÅŸkanı Masume Ebtekar’ın Türkiye’yi Fırat ve Dicle nehirleri üzerindeki baraj inÅŸaatlarından vazgeçmeye ikna etmek için Ä°ran DışiÅŸleri Bakanlığı’na harekete geçme çaÄŸrısı yapması Ä°ran, Irak ve Suriye merkezli su tartışmalarını gündeme getirdi.
Konuyu Sputnik’e deÄŸerlendiren Ä°ran Çevre Koruma Örgütü Halkla Ä°liÅŸkiler Müdürü Muhammed DerviÅŸ, mevcut durumun endiÅŸe verici olduÄŸunu kaydederek baraj inÅŸa sürecinin diplomasi yoluyla durdurulamaması halinde ülkelerin savaşın eÅŸiÄŸine gelebileceÄŸini söyledi.
DerviÅŸ “Türkiye, bu projeyi 1980 yılında Kenan Evren darbe yaptığı sırada baÅŸlattı. Bu projenin amacı, Fırat ve Dicle sularının Suriye ve Irak’a akışını engellemekti. Dönemin güçlü ve iktidarlı liderleri olan Saddam Hüseyin ve Hafız Esad, Türkiye’yi tehdit ederek bunun gerçekleÅŸmesine izin vermeyeceklerini vurgulamıştı” dedi.
‘SURÄ°YE VE IRAK TAMAMEN SUSUZ KALABÄ°LÄ°R’
Türkiye’nin Fırat ve Dicle üzerinde 22 barajın inÅŸasına baÅŸlamasını ‘Irak ve Suriye’deki siyasi krizlerden yararlanmak’ diye nitelendiren DerviÅŸ “Fırat Nehri üzerindeki dünyanın en büyük barajlarından biri olan Atatürk Barajı, 48 milyar metreküplük hacimle Ä°ran’daki 100 baraja eÅŸ deÄŸer. Fırat üzerindeki tüm barajların hacmi 100 milyar metreküp olup, Dicle üzerinde inÅŸa edilenler de 24 milyar metreküp hacme sahip. EÄŸer Türkiye, Hasankeyf’te 10.4 milyar metreküp hacmi olan Ilısu Barajı’nı inÅŸa etmeyi de baÅŸarırsa, ciddi bir su krizi yaÅŸanır.
DerviÅŸ “Fırat Nehri’ndeki suların yüzde 100’ü, Dicle’deki suların da yüzde 60’ı kesilecek ve Irak ile Suriye’ye hiçbir ÅŸey gitmeyecek. Ilısu Barajı açılınca, bu oran da yüzde 100’e çıkacak ve su krizi baÅŸ gösterecek” diye ekledi.
‘SUYU KESEN TÃœRKÄ°YE DEĞİL, Ä°RAN’
Ankara ve Tahran arasındaki ‘su gerginliÄŸinin’ arka planını ve olası gidiÅŸatını Sputnik muhabiri Elif Sudagezer’e deÄŸerlendiren OrtadoÄŸu Stratejik AraÅŸtırmalar Merkezi (ORSAM) uzmanı Seyfi Kılıç’a göreyse su sorununun temeli, Saddam Hüseyin’in 1991’deki Körfez Savaşı’ndan sonra o bölgede ‘Amerikan iÅŸgal güçlerine destek verdiÄŸine’ inandığı Åžiilerin yaÅŸam alanını tahrip etmek için Basra bataklıklarını kurutmasıyla atıldı.
Tahran yönetiminin Irak’ın Türkiye’yi suçlayan söylemlerini tekrar etmesinin iÅŸe yaramayacağına iÅŸaret eden Kılıç’a göre, su krizinin çözüm anahtarı çatışma veya kriz yerine Tahran’ın su politikalarında yeniliÄŸe gitmesi:
“Ä°ran o konuda biraz Irak Merkezi Hükümeti’nin görüşlerini tekrar ediyor gibi görünüyor. Halbuki 1991’deki Körfez Savaşı’ndan sonra o bölgedeki Åžiilerin Amerikan iÅŸgal güçlerine destek verdiÄŸi düşüncesiyle Saddam Hüseyin onların yaÅŸam alanın tahrip etmek amacıyla kanallar açarak o Basra bataklıklarını kuruttu. Tabiri caizse nehirleri daralttı. Bunun sonucu olarak da tabi ki orada bir çölleÅŸme ve yüksek miktarda toz aşınımı. Yani, oraları çölleÅŸtiren bizzat döneminin Irak yönetimi olduÄŸu içi Ä°ran’ı Türkiye’yi suçlamaması doÄŸru olacaktır.”
Türkiye’nin hiç bir zaman su kesme gibi hamlede bulunmamasına raÄŸmen Ä°ran’ın Karun Nehri’ndeki barajla zaman zaman suları kestiÄŸine vurgu yapan Kılıç “Ä°ran, son olarak Kuzey Irak bölgesinin denetimine doÄŸru akan Zap Nehri üzerinde barajların kapaklarını kapatarak tamamıyla suyu kesti. Yani Ä°ran’ın bu açıklamaları yapmaktaki tek amacının sorumluluÄŸu Irak yönetiminden atmak olduÄŸu kanaatindeyim, ciddiye alınacak açıklamalar deÄŸil” diye konuÅŸtu.
‘SAVAÅž ÇOK MALÄ°YETLÄ°, ONUN YERÄ°NE SU POLÄ°TÄ°KALARINI REVÄ°ZE ETSÄ°NLER’
Fırat ve Dicle nehirlerinin su potansiyellerinde yetersizlik olmadığını ancak Suriye ve Irak’ın taleplerinin ‘akıl dışı’ olduÄŸunu savunan Kılıç “Bu iki nehrin su potansiyeli Türkiye, Irak ve Suriye’ye makul ölçülerde yeterlidir. Fakat özellikle Suriye ve Irak’ın akıl dışı bir takım isteklerini karşılamaya yetmez. Su sorununun savaÅŸ sebebi olarak gündeme gelmesi dahi çok doÄŸru deÄŸil. SavaÅŸ çıkarmak istedikten sonra her sebep yeterli gibi görülecek olsa da; su sorunundan bir çatışma çıkacağı kanaatinde deÄŸilim” diye ekledi. Çünkü gerçekten çok daha düşük maliyetlerle etkin su kullanımıyla birçok sorunun çözülebileceÄŸi dünyada pek çok örneklerle ortadadır. Çünkü savaÅŸ çok maliyeli bir iÅŸtir” ifadelerini kullandı.
Su sorununun talebin kısılarak çözülebileceÄŸine iÅŸaret eden Kılıç “Su genellikle arz yönlü yönetilmeye çalışılmakta fakat esasında talep yönüyle yönetilmesi lazım. Talebin kısılması lazım. Bunun temel yolu da tarımsal sulamanın, ki dünya ortalaması yüzde 70 civarındadır, tarımsal sulamanın etkin bir hale getirilmesinden geçer. Açık, betonla kaplanmamış, birincil ve ikincil kanalların mevcudiyeti suyun kaynaktan tarlaya ulaşımına engelleyen ÅŸeylerdir yani. Yüz birim kaynaktan su aldığınızda; Irak’ta bunun ancak yüzde 10’u 20’si kadarı tarlaya ulaÅŸabiliyor, suyun gerisi kaybediliyor. Bu durumda su tabii ki yetersiz kalır” dedi.
Su sorunun çözümünün imkanlı ancak bu konuda Türkiye’nin suçlanmasının son derece ‘yersiz’ olduÄŸunu savunan ‘Kılıç “Türkiye, 1987 protokolüyle Türkiye Fırat Nehri’nden oldukça yüksek miktarda suyu Suriye ve Irak’a bırakmakta. Türkiye’nin su sorununu çıkmaza sürüklemek gibi bir amacı olsaydı zaten bu protokolü imzalamazdı. Türkiye’ye yönelik bu eleÅŸtirileri ciddiye dahi almamak lazım” diye konuÅŸtu.
(Kaynak: Sputnik)