Resulullah’tan (s.a.a) Åžifa Dilemek
Resulullah’ı (s.a.a) Yaratılışından Önce Aracı Kılmak
Onlardan bir grup, bu cümleden Hâkim, Müstedrek kitabında Ömer b. Hattâb’dan şöyle nakleder: Hz. Adem (a.s) hata iÅŸleyip evlâyı terk edince, başını göğe kaldırarak, “Allah’ım;” dedi, “Muhammed’in hakkı için beni affet.” Yüce Allah ona, “Sen Muhammed’i yaratmadan önce onu nasıl tanıdın?” buyurdu. Adem, “Allah’ım;” dedi, “Beni kendi elinle yaratıp bana özel ruhundan üflediÄŸin için başımı kaldırdığımda arşın temeline “La ilâhe illellah, Muhammedun Resulullah.” yazıldığını gördüm ve herkesten çok sevmediÄŸin bir ismi, kendi isminin yanında anmayacağını bildim.” Allah, “DoÄŸru söyledin ey Adem!” buyurdu, “Ben onu bütün mahluklarımdan daha çok seviyorum. Bana onun adına ant verdiÄŸin için seni affettim. Çünkü eÄŸer Muhammed olmasaydı, ben seni affetmezdim.”1
Yine Taberânî bu rivayeti naklederek sonunda “O, peygamberlerin sonuncusu ve senin evlâtlarından olacaktır.” cümlesini eklemiÅŸtir. Hadis bilimciler ve müfessirler, “Allah katından yanlarında olan (Tevrat)ı doÄŸrulayıcı bir kitap geldiÄŸi zaman, iÅŸte bilip tanıdıkları gelince, onu inkâr ettiler. Artık Allah’ın lâneti kâfirlerin üzerinedir.” 2 ayetinin tefsirinde şöyle yazarlar:
Medine ve Hayber Yahudileri Ä°slâm’ın zuhurundan önce Arap müşriklerinden olan Evs, Hazrec ve diÄŸer kabilelerle savaÅŸtıkları zaman Hz. Muhammed’in (s.a.a) ismini aracı kılıyor, iÅŸlerinin kolaylaÅŸmasını ve düşmana karşı zafer kazanmalarını arzuluyorlardı. Çünkü onlar daha önce Resulullah’ın ismini Tevrat’ta görmüşlerdi; kâfirlerle savaşınca onun ismini aracı kılıyor ve şöyle duada bulunuyorlardı: “Ey Allah, ders almamış Peygamber’inin hürmetine bizi düşmanlarımıza galip getirmen için senden yardım diliyoruz.” veya “Allah’ımız; Peygamber’inin isminin hatırına bizi zafere ulaÅŸtır.” diyorlar1 ve zafere de ulaşıyorlardı. Ama yüce Allah onlara Tevrat ve Ä°ncillerindekileri doÄŸrulayan Kur’ân’ı nazil edince ve daha önce tanıdıkları kimse, yani Hz. Muhammed (s.a.a) aralarında zuhur edince, hakkında hiç şüphe etmedikleri hâlde Ä°srail OÄŸulları’ndan olmadığı için onu inkâr edip kabul etmediler.
Hz. Resulullah’ı (s.a.a) Hayattayken Aracı Kılmak
Ahmed b. Hanbel, Tirmizî, b. Mâce ve Beyhakî, Osman b. Huneyf’ten, kör bir adamın Resulullah’ın (s.a.a) huzuruna gelip ısrarla şöyle dediÄŸini naklederler: Hakkımda dua et ve Allah’tan bana ÅŸifa vermesini, gözlerimi görür bir hâle getirmesini iste.” Resulullah (s.a.a) “Ä°stersen dua ederim; ama bu hâline sabretmen senin için daha iyidir.” buyurdu. Adam, “Hayır, sen dua et.” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) güzel bir ÅŸekilde abdest alarak Allah’a şöyle dua etmesini buyurdu: “Allah’ım, rahmet peygamberin olan Muhammed vasıtasıyla sana yöneliyor ve senden istiyorum. Ey Muhammed, ben sana yöneliyor ve senin aracılığınla hacetimi vermesi için Allah’a iletiyorum. Allah’ım; onun benim hakkımdaki ÅŸefâatini kabul buyur.3
Resulullah’ı (s.a.a) Hayatından Sonra Aracı Kılmak
Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebir’de Osman b. Huneyf’ten bahsederken şöyle yazar: Adamın biri isteÄŸini gidermesi için defalarca halife Osman’a müracaat etmiÅŸ, ama Osman ona ilgi göstermemiÅŸ, istediÄŸini ona vermemiÅŸti. Nihayet o adam Osman b. Huneyf’le görüşerek ona yakındı. Osman b. Huneyf ona dedi ki: “Abdesthaneye giderek abdest aldıktan sonra mescide gel; iki rekât namaz kılarak şöyle de: ‘Allah’ım; rahmet peygamberin olan Muhammed’in vasıtasıyla sana yöneliyor ve senden istiyorum. Ey Muhammed, ben sana yöneliyor ve senin aracılığınla hacetimi vermesi için Allah’a iletiyorum.’ Daha sonra hacetini iste.” O adam giderek Osman b. Huneyf’in söylediklerini yerine getirdikten sonra Osman b. Affân’a gitti. Bu defa hizmet-çi gelerek elinden tutup onu içeride olan Osman’ın yanına götürdü. Osman onu kendi yanında oturtup samimi bir ÅŸekilde ne istediÄŸini sordu. Adam isteÄŸini söyleyince, Osman ihtiyacını gidererek ona, “Åžimdiye kadar böyle bir ÅŸey istememiÅŸtin; bundan böyle ihtiyaç duyduÄŸunda bize müracaat et.” dedi.4
Hz. Resulullah’ın (s.a.a) Amcası Abbâs’tan Åžefâat Dileme
Sahih-i Buharî’de Ömer b. Hattab’ın kurak geçen yıllarda yaÄŸmur duası için dışarı çıkıp Resulullah’ın (s.a.a) amcası Abbâs b. Abdulmuttalib’i de kendisiyle birlikte götürdüğü ve yaÄŸmur yaÄŸması için onu ÅŸefâatçi kılıp şöyle dediÄŸi nakledilir: “Allah’ım, biz Peygamberimizi aracı kılıyoruz, o hâlde bize yaÄŸmur yaÄŸdır; biz Peygamberimizin amcasını aracı kılıyoruz, o hâlde bize yaÄŸmur yaÄŸdır.” Bu duâdan sonra yaÄŸmur yaÄŸardı. 5 Elbette Resulullah’ın (s.a.a) amcası Abbâs’ı aracı kılmak, onun Resulullah’ın (s.a.a) amcası olması dolayısıylaydı, yoksa onun ÅŸahsına özgü hususi bir özelliÄŸi yoktur. Resulullah’ın (s.a.a) sünnetindeki bu gibi hadisleri göz önünde bulundurduÄŸumuzda peygamberlerin, özellikle onların sonuncusu olan Resul-i Ekrem’in (s.a.a) bu özellikleri hakkında hiçbir şüphe kalmıyor; bilhassa yüce Allah’ın onlara vermiÅŸ olduÄŸu o makam ve mevki ve onların diÄŸerlerinden üstün kılınmış olması, bu konuya daha da açıklık kazandırmaktadır. Åžimdi peygamberlerin özellikleri konusunda farklı görüşlerin ortaya çıkmasına sebep olan etkenlere deÄŸinelim.
Resulullah’ın (s.a.a) Özellikleri Konusundaki Ä°htilâfların Kaynağı
Yukarıda geçen mütevatir hadisler, Resulullah’ın (s.a.a) özelliklerini apaçık belirtmesine raÄŸmen bu özellikler hakkındaki ihtilâfın nasıl meydana geldiÄŸi herkesin kafasını kurcalamaktadır.
Bu sorunun cevabı ÅŸudur: Maalesef yukarıdaki hadislerin yanı sıra bazı kaynaklarda Resulullah’ın (s.a.a) makam ve mevkisini hatta sıradan bir insandan bile aÅŸağı düşüren rivayetlere rastlıyoruz. Bundan dolayı, onların doÄŸruluÄŸuna inanan kimselerde Resulullah’a (s.a.a) karşı yukarıda geçen mütevatir hadislerin tam aksine ne denli farklı bir bakış açısı oluÅŸturduÄŸunu anlamak mümkündür.
Burada sözü uzatmamak için peygamberlerin en üstünü ve sonuncusu Resulullah (s.a.a) hakkında rivayet edilen hadislerden sadece birkaç örnekle yetiniyor ve bu kadarının basiret sahipleri için yeterli olacağına inanıyoruz:
1- Buharî, Sahih’inde şöyle yazar: Resulullah (s.a.a) peygamberlik makamına ulaÅŸmadan ve kendisine vahiy nazil olmadan önce, çıktıkları bir daÄŸ gezisinde, Zeyd b. Amr b. Nufeyl’in önüne içinde etli bir yemek bulunan bir sofra açtı. Zeyd o yemeÄŸi yemekten çekinerek, “Ben kesildiÄŸinde Allah’ın ismi anılmayan hayvanın etini yemem.” dedi.6
Bu rivayete göre Zeyd, Cahiliye zamanında Resulullah’tan daha faziletli ve üstün olmalı!! Zira o, Cahiliye döneminin yanlışlarını (putlara kesilen eti yemek gibi) biliyor ve onlardan kaçınıyordu; ama ileride Allah’ın en son ve en faziletli resulü olacak kimse bunu bilmiyor veya bildiÄŸi hâlde yapıyordu!!
2- Buharî ve Müslim kendi Sahih’lerinde şöyle kaydederler: Cebrâil nazil olarak Resulullah’a (s.a.a) Alak Suresi’nin birkaç ayetini indirince, Resulullah (s.a.a) korku içinde ve titreyerek eve koÅŸtu ve eÅŸi Hatice’ye, “Ben (bana bir ÅŸeyler olduÄŸundan) korkuyorum.” dedi. Hatice ise, “Tam aksine; müjdeler olsun, Allah seni hiçbir zaman alçaltmaz.” dedi. Daha sonra onu o dönemde Hıristiyan olan Varaka b. Nev-fel’in yanına götürdü ve Resulullah (s.a.a) başından geçenleri ona anlattı. Varaka, “Bu, Musa’ya da nazil olan Namusu Ekber’dir.” dedi.7
Bu rivayetten anlaşıldığına göre Hıristiyan Varaka, doÄŸrudan doÄŸruya vahiy ve Cebrail’le irtibatta olan ve vahiy yoluyla yüce Allah’ın muhatabı olan Resulullah’tan (s.a.a) vahiy ve Cebrail konusunu daha iyi biliyordu ve Resulullah’ı kendi hedefi ve yürüdüğü yolun doÄŸruluÄŸu konusunda mutmain kılan da o oldu! Hatta, Ä°bn Sa’d’ın Tabakât’ındaki rivayetine göre, eÄŸer Varaka ve onun sözleri olmasaydı, Resulullah (s.a.a) o durumdan kurtulmak için kendini daÄŸdan aÅŸağı atacaktı!!
Taberî de kendi kitabında şöyle yazar: Resulullah (s.a.a) o durumda, “Ben bedbaht veya ÅŸair ya da deli oldum; vallahi KureyÅŸ benim hakkımda böyle bir yargıda bulunmaya fırsat bulamayacak!” diyordu.8 Yani KureyÅŸ benim hakkımda böyle konuÅŸmaya baÅŸlamadan önce ben hayatıma son vereceÄŸim!
3- Buharî ve Müslim kendi Sahih’lerinde şöyle kaydetmiÅŸlerdir: Resulullah (s.a.a), (ara sıra) öfkelenir ve hak etmediÄŸi hâlde bazılarına küfreder, onlara lânet ve eziyet ederdi. Bu yüzden Resulullah (s.a.a) yüce Allah’tan bu çirkin davranışlarını, haksızlık yaptığı o kimseler hakkında rahmet ve temizlik vesilesi kılmasını istedi.9
4- Buharî ve Müslim yine şöyle kaydederler: Bir Yahudi Resulullah’ı (s.a.a) büyülemiÅŸti. O Yahudinin büyüsü Resulullah’ı (s.a.a) öylesine etkilemiÅŸti ki, yapmadığı bir iÅŸi yaptığını sanıyordu.10
5- BaÅŸka bir yerde yine Müslim ve Buharî şöyle derler: Resulullah (s.a.a) hurma aÄŸaçlarını döllendirmeyle meÅŸgul olan bir grubun önünden geçerken onlara, “Onları döllendirmemeniz daha iyidir.” dedi. Resulullah’ın (s.a.a) bu sözü üzerine döllendirmeden vazgeçerek hurma aÄŸaçlarını kendi hâllerine bıraktılar. Bunun üzerine o yıl aÄŸaçları meyve vermez oldu. Bunu Resulullah’a (s.a.a) söylediklerinde, “Dünyanızla ilgili iÅŸi siz daha iyi bilirsiniz.” buyurdu.11
6- Buharî ve Müslim yine kendi Sahih’lerinde şöyle yazarlar: Resulullah (s.a.a) ensardan bazı kızların söylediÄŸi ÅŸarkıyı dinlediÄŸi bir esnada, Ebu Bekir içeri girip onları tersleyerek dağıttı.12
7- Müslim kendi Sahih’inde şöyle kaydeder: Resulullah (s.a.a) mescitte gösteri yapan HabeÅŸlilerin gösterilerini seyretmesi için ÂiÅŸe’yi omuzlarına bindirmiÅŸti. O sırada Ömer çıkagelip gösteri yapanlara bağırarak onları dağıttı.13
Bu olayın devamı Tirmizî’nin rivayetinde şöyle geçer: Ansızın Ömer yetiÅŸti. Oradakiler Ömer’i görünce dağılıverdiler. Bunun üzerine Allah Resulü “Ä°ns ve cin ÅŸeytanlarının Ömer’den kaçtığını görüyorum.” buyurdu!!14
Yukarıda geçen hadislerde gördük ki: Ömer’in amcası oÄŸlu Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Resulullah’tan (s.a.a) çok daha takvalıdır! Çünkü o putlar için kurban edilen hayvanın etini yemekten çekindiÄŸi hâlde Resulullah (s.a.a) çekinmeden yiyordu! Hıristiyan olan Varaka b. Nevfel, Resulullah’a (s.a.a) gelen kimsenin Cebrail olduÄŸunu bildiÄŸi hâlde Resulullah’ın (s.a.a) kendisi bunu bilmiyordu! Hatta cine çarpılmış olmaktan ve Kur’ân ayetlerinin de onların kafiyeli sözleri olmasından korkuyordu! Yahudilerin büyüsü Resulullah’ta etkili oluyor; öyle ki yapmadığı bir iÅŸi yaptığını sanıyordu! Kur’ân’ın bazı ayetlerini unutarak Kur’ân’dan eksiltiyor, nihayet sahabeden birinin okuması üzerine hatırlıyordu!
Hurma aÄŸaçlarını döllendirmemelerini emrediyor, daha uygun gördüğü bu iÅŸi yaparken hurma aÄŸaçları meyve vermeyince, siz dünya iÅŸlerinizi benden daha iyi bilirsiniz diyordu! Resulullah (s.a.a) ensardan birinin birkaç cariyesinin ÅŸarkısını dinlerken Ebu Bekir oyun ve eÄŸlenceden nefret ediyor! Veya Hz. Peygamber, Ömer’e, “Åžeytan da senden kaçıyor!” diyordu!
Yukarıda geçen rivayetler ve benzerleri ÅŸunu söylemek istiyor: Zeyd b. Amr cahiliye döneminde Resulullah’tan (s.a.a) daha takvalı ve daha üstündü. Varaka b. Nevfel de Ä°slâm’ın zuhurundan sonra vahiy ve Cebrail’i Hz. Peygamber’den daha iyi tanıyordu! Ebu Bekir ve Ömer yüce Allah’ın emirlerinin icrası konusunda Resulullah’tan (s.a.a) çok daha itinalıydı; onlar oyundan ve boÅŸ iÅŸlerden nefret ediyorlardı! Resulullah’ın (s.a.a) unuttuÄŸu ayeti mescitte okuyan sahabenin hafızası Hz. Peygamber’in hafızasından daha kuvvetliydi! Resulullah (s.a.a) da diÄŸer insanlar gibi bir insandır ve yüce Allah onu Yahudilerin hile ve sihirlerinden korumamıştır! O da her insan gibi sebepsiz yere insanlara öfkelenip hiçbir suçları yokken onları incitiyor, lânetliyor ve sövüyordu (haÅŸa)!
Bu gibi hadislerin sahih olduÄŸuna inananlar, ister istemez daha önce iÅŸaret ettiÄŸimiz yüce Allah’ın son peygamberine vermiÅŸ olduÄŸu özellikleri beyan eden ve onu göz alıcı faziletlerle diÄŸer insanlardan üstün kılan hadislerin muhtevasından tamamen farklı bir algılama içerisine girecektir. Ä°ÅŸte bu durumda “Muhammed kim oluyor ki? Muhammed de benim gibi bir insandı ve ÅŸimdi ölmüştür!” diyen ve güya aydın geçinen Suudluya hak vermemek mümkün deÄŸil!!
Åžimdi fazilet hadislerinin tam aksine bir algılama oluÅŸturan bu gibi hadislerle içtihat ederek, Kur’ân’da ismi geçen ve altında ashabın Resulullah’a (s.a.a) biat ettiÄŸi kutlu aÄŸacı kesmelerini emreden halife ve sahabe Ömer b. Hattab’ın davranışlarını ekleyin!
Ehlisünnet okulunun hadisleri Resulullah’ın (s.a.a) makam ve mevkisini sıradan bir insandan daha aÅŸağı düşürdüğünden, (uydurma garanik hadisi gibi bu hadisin temelsiz olduÄŸunu NakÅŸ-i Eimme Der Ä°hyai Din kitabımızın dördüncü cildinde ispatladık) öyle ki, bu hadislerden vahye ve Kur’ân’a şüphe düşürülebileceÄŸinden Hıristiyan tebliÄŸcilerden bazıları, Ä°slâm alanında tartışırken özellikle Ehlisünnet hadislerine istinad etmiÅŸ ve Ehlibeyt okulu hadislerine yanaÅŸmamışlardır.
Ama Hz. Ali’nin (a.s) Kâsıa Hutbesi’ndeki buyrukları Resulullah’ın (s.a.a) faziletlerinde şüphe uyandıran ve Hz. Peygamber’in makam ve mevkisini aÅŸağı düşüren bütün bu hadisleri reddetmektedir. Ä°mam Ali (a.s) bu hutbede şöyle buyuruyor: O sütten kesildiÄŸi andan itibaren Allah, meleklerinden pek büyük bir meleÄŸi ona eÅŸ etmiÅŸti; o melek gece-gündüz, ona yücelik yolunu gösterirdi; âlem ehlinin en güzel yollarını öğretirdi. Ben de her an, devenin yavrusu, nasıl anasının ardından giderse onun ardından giderdim; o, her gün bana huylarından birini öğretir, ona uymamı buyururdu. Onu ben görürdüm, baÅŸkası görmezdi. O gün Ä°slâm, Allah’ın salâtı ona ve soyuna olsun, Resulullah’la Hatice’den baÅŸkasının evinde yoktu; ben de onların üçüncüsüydüm. Vahiy ve peygamberlik nurunu görürdüm, peygamberlik kokusunu duyardım. Ona vahiy gelirken Åžeytan’ın feryadını duydum da, “Ya Resulullah dedim, bu feryat nedir?”
Buyurdu ki: “Bu feryat eden Åžeytan’dır; kendisine insanların kulluk etmesinden ümidini kesti artık. Sen benim duyduÄŸumu duymaktasın, gördüğümü görmektesin; ancak sen peygamber deÄŸilsin…”15
————————————————————————————————–
1- Müstedrek-i Hâkim, “Tarih” kitabı, “el-Be’s” kitabının son kısmı, c.2, s.615; Mecmau’z-Zevâid, c.8, s.253
2- Bakara, 89
3- Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.4, s.138; Sünen-i Tirmizî, Kitabu’d-Deavat, c.13, s.80-81
4- Tahkiku’n-Nusret, s.114-115, el-Mu’cemu’l-Kebir’den naklen.
5- Sahih-i Buhârî, Kitabu’l-Ä°stiska, “Sualu’n-Nas el-Ä°mame el-Ä°stiska Ä°za Kahetu” babı, ve “Fezail Ashabi’n- Nebi” kitabı, “Menakıbu’l-Abbas b. Ebdul-muttalib” babı, c.1, s.12 ve c.2, s.200
6- Sahih-i Buhârî, “Zebaih” kitabı, “Mâ Zubihe Ale’n-Nusubi ve’l-Esnam” babı, c.3, s.207; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.2, s.69 ve 86. Zeyd b. Amr b. Nufeyl, Ömer’in amcasının oÄŸlu ve kayınbabasıdır. Zeyd’in hayatı, oÄŸlunun (Said) hayatında el-Ä°stiab’da, c.2, s.4’te kaydedilmiÅŸtir.
7- Sahih-i Buhârî, “Bedu’l-Vahy” babı, hadis: 252; Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.6, s.223 ve 233. Biz bu hadisi özetle naklettik. “NakÅŸ-i Eimme Der Ä°hya-i Din” kitabının dördüncü cildinde hadis, tarih ve tefsir kitaplarında kaydedilen Resulullah’ın (s.a.a) bi’setiyle ilgili hadisleri inceleyip deÄŸerlendirdik ve bu konudaki sahih hadisi kaydettik.
8- Tarih-i Taberî, Avrupa basımı, c.1, s.1150.
9- Sahih-i Buhârî, Kitabu’d-Deavat, “Kavlu’n-Nebi (s.a.a) Men Azeytuhu” babı; Sahih-i Müslim, Kitabu’l-Birri ve’s-Sıla, “Men Leanehu’n-Nebi (s.a.a) ve Leyse Lehu Ehlen” babı.
10- Sahih-i Buhârî, Kitab-u Bedi’l-Halk, “Sıfatu Ä°blis ve Cunudihi” babı ve Kitabu’t-Tıbb, “Hel Yestahrecu’s-Sihr” babı, “Edeb” kitabı, “Ä°nnellahe Ye’muru Bi’l-Adl” babı, Kitabu’d-Deavat, “Tekriru’d-Dua” babı; Sahih-i Müslim,” es-Sihr” babı.
11- Sahih-i Müslim, “Fezail” kitabı, “Vücub-u Ä°mtisali Mâ Kalehu Åžer’an Dune Mâ Zekerehu Min MeaiÅŸi’n Nas…” babı; Sünen-i Ä°bn Mâce, “Telkihu’n-Nahl” babı.
12- Sahih-i Buhârî, Kitabu Fezaili Ashabi’n-Nebi, “Makdimu’n-Nebi (s.a.a) ve Ashabihi el-Medine” babı ve “Ä°ydeyn” kitabı, “Sünnetu’l-Ä°ydeyn Li-Ehli’l-Ä°slâm” babı; Sahih-i Müslim, “Salatu’l-Ä°ydeyn” kitabı, “er-Ruhsatu Fi La’b-i Yevmi’l-Ä°yd” babı.
13- Sahih-i Müslim, “Sahatu’l-Ä°ydeyn” kitabı, “er-Ruhsatu Fi’l-le’bi’llezi La Masiyete Fihi Fi Eyyami’l-Ä°yd” babı, hadis: 18, 19, 20, 21
14- Sünen-i Tirmizî, Ebvabu’l-Menakıb, “Menakıbu Ömer” babı.
15- Åžerh-u Nehci’l-Belâğa, Muhammed Abduh, hutbe: 192.