İslam İşbirliği Teşkilatı, İslam dünyası için “kırmızı çizgi” olarak görülen Kudüs olağanüstü gündemiyle İstanbul’da toplandı. 57 üye ülkesi bulunan teşkilatın İstanbul’daki toplantısına 48 ülke katıldı. Bu ülkelerden sadece 16’sı devlet başkanı seviyesinde katılım sağladı. Suudi Arabistan’ın ise bakan yardımcısı düzeyinde katılmış olması dikkat çekti. Zirvenin devlet başkanları listesinde bir sürpriz isim ise dikkat çekti. Başka bir toplantı için İstanbul’da bulunan Venezüela Devlet Başkanı Nicolas Maduro, misafir olarak toplantıda bulundu.
İslam İşbirliği Teşkilatı İstanbul Toplantısının sonuç bildirgesinde Doğu Kudüs Filistin’in başkenti olarak ilan edildi.
“ABD YÖNETİMİ BARIŞ SÜRECİNDEKİ ROLÜNDEN ÇEKİLMELİ”
Bildirgede BM’ye de çağrı yapılarak Kudüs’ün yasal satatüsünün teyit edilmesi isteniyor. Bildirgede, ABD yönetiminin barış sürecinden çekilmesi isteniyor ve “ABD kudüs kararından geri adım atmaz ise tüm sonuçlardan sorumlu olacak” denildi.
ZİRVE SONRASI AÇIKLAMA
İİT GENEL SEKRETERİ: ÇÖZÜM İKİ DEVLET TEMELİNDE OLABİLİR
Genel Sekreter El Useymin yaptığı açıklamada, “Çok sayıda devlet başkanı Kudüs’ün kırmızı çizgi olduğunu vurguladılar. Hiçbir şekilde Kudüs’ün kutsiyetine halel getirecek bir duruma rıza göstermemiz söz konusu değil dediler. Çözüm sadece iki devlet temelinde olabilir. Şüphesiz bütün dünya ülkeleri ile biz bu kararları paylaşacağız. dedi.
ABBAS: İSLAM ÜLKELERİ KUDÜS HALKININ YANINDA OLMALI
Abbas da şunları kaydetti: “Bu zirveyi başarıyla sonuçlanmış ender İslami zirvelerden biri olarak görüyorum. ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararını aldıktan sonra bu konu tamamıyla bizim açımızdan BM’nin kararlarına aykırı olduğu için bu toplantıyı yaptık. ABD’nin kendi kendine aykırı davrandığını görmekteyiz. Bizler de buna karşı bir tepki gösterdik. İslam dünyasının harekete geçmesi gerekiyordu. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerçekleştirdiği zirve bu hareketin ilk adımı oldu. Çok önemli kararlar aldık. Bizler kendi açımızdan şunu net bir şekilde ifade ettik. Bizler Filistin olarak ABD’yi çözüm süreci içinde arabulucu olarak kabul edemeyiz. En açık olan tarafsızlık şartını ABD yitirmiştir. Artık biz BM Güvenlik Konseyi’ne gideceğiz ve bu kararın iptali için başvuracağız. Kudüs’ü korumak istiyorsak halkına karşı boykot uygulamayız. İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesi bir konu, Kudüs ziyareti başka bir konu. Burada bütün İslam ülkeleri somut projelerle Kudüs halkının yanında yer almalı. Eğer bunu yapmazsak oradaki halk belki de ülkelerini terk etmek zorunda kalacaklar. ”
ERDOĞAN: KUDÜS’ÜN SAHİPSİZ OLMADIĞINI GÖSTERDİK
Cumhurbaşkanı Erdoğan da şunları söyledi: “Bugün de İİT’nin tarihi misyonuna yakışır anlamlı kritik bir zirve toplantısı gerçekleştirdik. Bu tarihi zirveyle Kudüs’ün sahipsiz olmadığını tüm dünyaya gösterdiğimize inanıyorum. Bundan böyle taraf olan ABD’nin arabuluculuk yapması söz konusu olamaz. Arabuluculuk konusu artık İİT’nin tüm yetkililerinin aramızda görüşmek suretiyle bunun üzerinde durmak lazım. Gerekirse BM’de bu konunun değerlendirilmesi lazım.
1947’den günümüze Filistin topraklarının görünümü var. 1947’de bir paylaşım planı var, BM’nin. 1949 ve 1967’de Filistin ciddi manada küçülmeye başlıyor. İsrail ise orada büyütülüyor. Kurt-kuzu paylaşımı var ya, kurt bile böyle adaletsiz bir paylaşım yapmaz. Bu toprakların gerçek sahibi Filistinliler. Şimdi İsrail neredeyse tamamına yerleşmiş durumda, bununla da doymuyor tamamını almanın gayreti içinde. Trump efendi bunun geyreti içinde. Evangelist siyonist mantığın ürünüdür şu andaki tablo. Sultan Abdülhamit’e yaptıramadıklarını şimdi yaptırma gayretindeler. Bu konudaki duruşumuzu Kudüs bizim kırmızı çizgimzdir diyerek tüm dünyaya ilan ettik. ABD yönetimi tüm itirazlara rağmen hukuk dışı açıklamasını yaptı. Bu kararın vicadan, hukuk, tarih önünde hükümsüz olduğunu belirtiyoruz. Kendi çalar, kendi oynar o kadar açık. Bugünkü zirve toplantısına dışişleri Bakanları, farklı bakanlar da buraya katılarak 50’yi aşkın ülkeden katılım oldu. Her açıdan güçlü bir zirve toplantısı yapıldı. Kudüs konusundaki vahdet toplantısının herkese ibret olmasını diliyorum. Zirve toplantısının ardından nihai bildirinin yanı sıra ülkemizin ev sahibi olarak hazırladığı Kudüs’e Özgürlük adlı deklerasyon yayınlandı.
“ABD’NİN YANLIŞ KARARINDAN DÖNMESİNİ BEKLİYORUZ”
İİT’nin bugünkü zirvesi ABD’nin attığı provokatif adımın vehametini göstermesi açısından tarihi bir mesajdır. ABD makamlarının bu yanlış kararından bir an önce dönmesini bekliyoruz. Zirvenin Kudüs’le dayanışma için birlikte hareket temasıyla yapılmış olması bu kararlılığın ispatıdır. BM tarafından kabul edilmiş kararları hatırlattık. Kudüs’ün kaderi kandan beslenen bir ülkenin ellerine bırakılamaz. Ey Trump, sen bu İsrail’in mi arkasında duruyorsun? Burada işkence, terör var. Ama ben artık normal karşılamaya başladım, savunur. YPG’yi PYD’yi DEAŞ’a karşı cepheye süren Trump anlayışı bunu da yapar. Kudüs bizim ilk kıblemizdir. Kudüs tüm insanlığın ortak mirasıdır. ABD yönetimi yanlış kararından dönene kadar İsrail işgali bitene kadar Kudüs mücadelemizi sürdüreceğiz. İsrail’in işgal ve saldırılarının sadece Kudus’le ilgili olmadığını da görüyoruz. Zehirli sarmaşık gibi 47’den beri Filistin topraklarını gasbediyor. Biz teşkilat olarak 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan egemen bağımmız Filistin devleti talebinden geri adım atmayacağız. BM başta olmak üzere tüm platformlarda Kudüs’e sahip çıkmaya devam edeceğiz. Güçlü bir Kudüs seferberliğini de başlatacağız.
“FİLİSTİN DEVLETİNİN BAŞKENTİ KUDÜS’TÜR”
Filistin devletini henüz tanımamış tüm ülkelere Filistin devletini tanıma çağrısında bulunuyorum. Artık bizim nazarımızda Filistin devletinin başkenti Kudüs’tür. Diğer ülkeleri de tanımaya davet ediyorum. Adalet ve barış isteyen herkesin bu önemli adımı atacağına inanıyorum. ABD yönetiminin kararı herkesi rencide etmiştir. İşgalci İsrail yönetimi ve bir avuç fanatik dışında bu kararı tavsip eden kimse yoktur. Artık herkes ABD’nin arabulucu vasfını yitirdiğini dile getiriyor. Filistinlilere devlet terörü uygulayan bir ülkenin sırtını sıvazlayan bir aktörün elbette tarafsız davranması beklenemez. Adaletsizliği gidermek de artık herkesin görevidir. Kudüs önemli, aziz ve mukaddes bir şehirdir. Uzun süredir özlediğimiz vahdet tablosunun bugün olmasını da anlamlı görüyorum. Umutsuz olmayın. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Müslümanlar asla çaresiz değildir.”
İŞTE İİT ZİRVESİ’NİN SONUÇ BİLDİRGESİ!
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın Kudüs’ü İşgalci Güç İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan tek taraflı kararı en güçlü şekilde reddedilmiş ve kınanmıştır. Sözkonusu karar hukuken hükümsüz ilan edilmiştir. Bu beyanın Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama, aşırılık ve terörizme ivme verecek bir tahrik unsuru ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak görüldüğü belirtilmiştir.
– Kudüs-ü Şerif’in yasal statüsünü değiştirmeyi amaçlayan sözkonusu tehlikeli beyanın hükümsüz ve meşruiyetten uzak olduğu vurgulanmıştır. Beyanın, Uluslararası hukukun ve özellikle de Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’nin ve uluslararası meşruiyeti bulunan tüm ilgili kararların, bilhassa da BM Güvenlik Konseyi’nin 478 (1980) ve 2334 (2016) sayılı kararlarının, barış sürecinin Kudüs-ü Şerif’i nihai statü konusu olarak tespit eden temellerinin ciddi bir ihlalini teşkil ettiği, Amerika Birleşik Devletleri’nin bu bağlamda imzalamış olduğu Anlaşmalar ve verdiği taahhütlerin bu beyanın hemen geri çekilmesini gerektirdiği ifade edilmiştir.
– ABD Yönetimi’ni bu yasadışı beyanın geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutulduğu kaydedilmiştir.Sözkonusu beyanın ABD Yönetimi’nin barış destekçisi rolünden çekilmesi olarak değerlendirildiği ve bunun tüm paydaşlar tarafından da anlaşıldığı belirtilmiştir. Ayrıca, bu beyanın ilanı ve işgalci güç İsrail’in 1967’de işgal ettiği, merkezinde Kudüs-ü Şerif bulunan Filistin topraklarında sürdürdüğü sömürgecilik, yerleştirme, apartheid ve etnik temizlik siyasetinin teşvik edilmesi olarak görüldüğü kaydedilmiştir.
Tüm üye devletlere Filistin sorununa, özellikle dünyanın diğer taraflarından karşıtlarıyla günlük temaslarında ve dış siyasi gündemlerinde yüksek öncelik vermeleri çağrısında bulunulmuştur.
– İki devletli çözüm temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bir Filistin Devleti’ne dayanan, uluslararası tanınmış referans hükümlerle ve 2005’te Mekke-i Mükerreme’de yapılan Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı’da stratejik bir tercih olarak kabul edilen 2002 Arap Barış Girişimi’yle uyumlu adil ve kapsamlı bir barışa bağlılık teyit edilmiştir.
Uluslararası topluma bu sorunu çözüme ulaştırmak maksadıyla etkin ve ciddi bir şekilde harekete geçmesi çağrısında bulunulmuştur.
– Doğu Kudüs, Filistin Devleti’nin başkenti olarak ilan edilmiştir ve bütün devletler Filistin Devleti’ni ve Doğu Kudüs’ün onun işgal altındaki başkenti olduğunu tanımaya davet olunmuştur.
– Bütün Devletlere BMGK’nın 1980 tarihli ve 478 sayılı kararını tam olarak uygulama çağrısında bulunulmuştur. Bu doğrultuda, bütün devletler;
a) ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan kararını desteklemekten imtina etmeye,
b) Diplomatik Misyonlarını Kudüs-ü Şerif’e taşımamaya davet edilmiştir.
– Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne çağrıda bulunularak, derhal sorumluluklarını üstlenmesi, Kudüs-ü Şerif şehrinin yasal statüsünü teyit etmesi, Filistin Devleti topraklarındaki İsrail işgaline son vermesi, Filistin halkının uluslararası korunma altına alınmasını sağlaması, Filistin Davası’na ilişkin aldığı tüm kararları uygulaması ve bu kararlara uyması istenmiştir.
– BM Güvenlik Konseyi’nin harekete geçememesi halinde, İİT üyesi ülkelerin bu ağır ihlali BM Genel Kurulu’nun 377A sayılı “Barış için Birleşme kararı” çerçevesinde BM Genel Kurulu’na götürmeye hazır olduğu teyit edilmiştir.
– İslam Kalkınma Bankası’ndan Filistin projelerine öncelik vererek ve bu doğrultuda özel ve esnek mekanizmalar ve usuller geliştirerek “Kalkınma için İslami Dayanışma Fonu” aracılığıyla Kudüs’ü Şerif ve diğer işgal altındaki topraklarda ekonomik ve sosyal kalkınma çabalarına destek olması talep edilmiştir.
– Katılımcılar, İslam Ümmeti için bu denli önemli bir konuda liderliği üstlenmesi ve Zirve’ye ev sahipliği yapması nedeniyle Sayın Cumhurbaşkanımıza minnetlerini ifade etmişlerdir.