32- Yol arkadaşının senin üzerindeki hakkı şudur: Mümkün olduğu kadar ona ihsan ve iyilikte bulunmalısın; bunu yapamıyorsan, en azından insaflı davranmalısın. Sana nasıl saygı gösteriyorsa, sen de ona öylece saygı göstermelisin. Seni koruduğu şekilde onu korumalısın. Aranızda olan şeyde (iyilik yapmakta) senden ileri geçmemesine dikkat etmelisin; senden ileri geçtiğinde de onu telafi etmeye çalışmalısın. Ona layık olan dostlukta kusur etmemelisin. Onun hayrını istemeyi ve onu korumayı kendine gerekli bilmelisin. Allah’a itaat etmekte ve günahı terk etmekte ona yardımcı olmalısın. Kısaca onun için rahmet vesilesi olmalısın, azap vesilesi değil. Güç ancak Allah’tandır.
33- Ortağın senin üzerindeki hakkı: Gıyabında sorunlarını halletmen, huzurunda onunla eşit olman, onun görüşünü bilmeden karar almaman, ona istişare etmeden kendi başına bir iş yapmaman, malını koruman ve önemli veya önemsiz olan her şeyde ona hıyanet etmemendir. Zira şöyle bir hadis bize ulaşmıştır: “Allah’ın eli, iki ortak birbirlerine hıyanet etmedikçe onların üzerindedir.” Güç ancak Allah’tandır.
34- Malın senin üzerindeki hakkı şudur: Onu ancak helal yoldan elde etmelisin; haram olan yerde sarf etmemelisin; lazım olan yerden esirgeyip lazım olmayan yerde harcamamalısın; bu mal, Allah’tan olduğu için ancak O’nun razı olduğu yerde kullanmalısın. Seni övmemesi (zahmetlerinin kadrini bilmemesi) muhtemel olan bir kimseyi (yani varisi) o malda, kendine tercih etmemelisin. Zira şayet geride bıraktığın malda mirasçı iyi mirasçılık yapmayıp Rabbinin itaati yolunda o malı harcamaz olursa, sen de bu işte ona yardım etmiş olursun; veyahut da mirasçı, o malda kendi halini düşünüp onu Allah’ın itaati yolunda harcarsa, o zamanda o faydalanır ve azapla birlikte günah, hasret ve pişmanlık sana kalır. Kuvvet ancak Allah’tandır.
35- Alacaklının senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer zengin isen borcunu ödemelisin; işinde ona yardımcı ol-malısın; borcunu ödemeyi geciktirmemelisin.
Resulullah (salla’llâhu aleyhi ve alih) şöyle buyurmuştur: “Zenginin, borcu ödemeyi geciktirmesi zulümdür.” Ama eğer elin darda olursa, onu tatlı bir dille razı etmelisin ve güzelce mühlet vermesini istemelisin ve iyi bir şekilde (rahatsız etmeyerek) geri çevirmelisin; hem malını vermeyip, hem de kötü muamelede bulunmamalısın; zira böyle bir tavır alçaklıktır. Ve güç ancak Allah’tandır..
36- Kendisiyle oturup kalktığın kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Onu aldatmamalısın, ona hile yap-mamalısın, ona yalan söylememelisin, onu gaflette bırakmamalısın, şefkatsiz bir düşman gibi onu yıkmaya çalışmamalısın, sana itimat ederse mümkün olduğu kadar onu gözetmelisin ve bilmelisin ki, itimat ederek işi diğerine bırakan kimseyi (alış verişte) aldatmak bir nevi faizdir. Ve kuvvet yalnızca Allah’tandır.
37- Aleyhine dava açan kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Aleyhine açtığı dava hak olursa delilini red-detmemelisin, iddiasını iptal etmeye çalışmamalısın. Nefsine düşman olmalısın, kendi aleyhine hükmetmelisin. Tanığa ihtiyaç olmaksızın onun yararına tanıklık etmelisin. Zira bu Allah’ın senin üzerindeki hakkıdır. Yine eğer batıl bir şeyi iddia ederse, onunla uzlaşmalısın, onu korkutmalısın, dinine yemin ettirmelisin, Allah’ı hatırlatmakla sana olan öfkesini yok etmelisin ve karşı tarafın tecavüzünü senden uzaklaştırmayan, aksine günahını senin üzerine atan ve düşmanlık kılıcını aleyhine bileyen boş lafları ve kargaşayı bir kenara bırakmalısın. Zira çirkin söz, şer çıkardığı gibi, güzel söz de şerri giderir. Ve güç sadece Allah’tandır.
38- Aleyhine dava açtığın kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: İddia ettiğin şey hak olursa, mümkün olduğu kadar onunla yumuşak konuşmalısın. Çünkü dava, daima karşıdakine ağır gelir. Delilini yumuşakça, ağır ağır en açık bir beyan ve en latif bir tavırla söylemeli ve delilini bırakıp yaygara çıkarmakla meşgul olmamalısın. Zira delilin ortadan yok olup gider ve bunu telafi etmen de müm-kün olmaz. Ve kuvvet yalnızca Allah’tandır.
39- Seninle istişare eden kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer doğru ve yararlı bir fikrin var ise, onu söylemeli ve ona öyle bir yol göstermelisin ki, onun yerine olsaydın sen de aynı yolu takip ederdin. Elbette bu, şefkat ve yumuşaklıkla birlikte olmalıdır. Zira yumuşaklık, korkuyu giderdiği gibi, sertlik de korku doğurur. Eğer kendi görüşün olmaz, (ama) görüşüne güvendiğin ve kendin için beğendiğin bir kimseyi tanıyor isen, onu o adama göndermelisin ki, onun için bir hayrı esirgememiş olasın. Kuvvet ve kudret yalnızca Allah’tandır.
40- İstişare ettiğin kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Bir konuda aynı görüşü paylaşmadığınızda onu suçlamamalısın. Çünkü insanların görüşleri muhteliftir. Görüşünü sakıncalı görüyor isen, onu kabul edip etmemekte serbestsin. Ama sence istişareye layık gördüğün kimselerden sayılıyorsa, artık onu suçlaman câiz değildir. Görüşünü dile getirip istişareyi kabul ettiği için ona teşekkür etmelisin. Eğer görüşü sana uygun ve isabetli olursa, Allah’a hamd edip kardeşine teşekkür ederek onu kabul etmelisin ve eğer bir gün, (görüş açısından) sana ihtiyaç duyarsa, yaptığı iyilikleri telafi etmeye çalışmalısın. Güç yalnızca Allah’tandır.
41- Nasihat isteyenin senin üzerindeki hakkı şudur: Onu kabul edeceği doğru bir yola yönlendirmelisin Duyduğunda hoş ve yumuşak gelen ve aklının kavrayabileceği sözleri konuşmalısın. Zira her aklın, sözü kabul ve reddetmekte belli bir haddi vardır. Her halükârda tavrın şefkat ve rahmet üzere olmalıdır. Ve kuvvet yalnızca Allah’tandır.
42- Nasihat edenin senin üzerindeki hakkı şudur: Ona karşı yumuşak ve mütevazı olmalısın. Nasihatlerini anlaman için kalbini ona verip sözlerini iyice dinlemelisin ve daha sonra nasihatlerine bakıp üzerinde düşünmelisin.
Nasihatleri hakka uygun olursa, buna karşı Allah’a şükredip onları kabul etmeli ve hakkını tanımalısın. Nasihatlerini hakka uygun bulmadığında ise, onu suçlamamalısın ve bilmelisin ki, hayrını istemekte kusur etmemiş, ancak (görüşünde) hata etmiştir. Ama (geçmişini bildiğinden dolayı) suçlanmaya müstahak olursa, o zaman onun hiçbir sözüne itina göstermemelisin. Ve kuvvet ancak Allah’tandır.
43- Büyüğün senin üzerindeki hakkı şudur: Yaşlılık hürmetini korumalısın. İslam’da fazilet ehlinden olursa, İslamiyet’te senden önce olduğundan dolayı onu yüceltmelisin. Çekişmelerde ona karşılık vermemelisin. Yolda ondan ileri geçmemeli ve onun önünde yürümemelisin. Ona saygısızlık yapmamalısın; o seni saymazlıktan gelirse, tahammül etmelisin. Yaşlılığıyla beraber İslamiyet’inden (önce Müslüman olduğundan) dolayı hürmet göstermelisin. Zira yaşlılık hakkı, İslam hakkı miktarıncadır. Güç ancak Allah’tandır..
44- Küçüğün senin üzerindeki hakkı şudur: Ona merhametli olmalısın. Eğitimi ve öğretiminde gayret etmelisin. Hatalarını affetmeli, onlara göz yummalısın. Ona yumuşak davranmalı ve yardımda bulunmalısın. Çocukluk suçlarını örtmelisin. İşte bu tutum, onun tövbe etmesine (ve ıslah olmasına) sebep olur. Yumuşaklık gösterip ona karşı inat etmemelisin. Çünkü bu tavır, onun gelişmesi ve hidayeti (doğruyu bulması) için daha uygundur.
45- Senden bir şey isteyenin senin üzerindeki hakkı şudur: Doğru söylediğine yakin edip ihtiyacını karşılamaya gücün yeterse, bağışta bulunmalısın. Başına gelen belâlardan dolayı ona dua etmeli ve isteğine ulaşması için yardımda bulunmalısın. Eğer doğru konuşmasında şüphe eder, önceden de onun hakkında böyle bir suçlama olduğundan dolayı bu işi yapmaya karar almazsan, bu tavrının, şeytanın hilesinden olup böylece seni kendi nasibinden alıkoymak ve seninle Rabbinin rızası arasına girmek istediğinden korkmalısın. Buna rağmen yardım etmediğin takdirde, haysiyetini zedelememeli ve hoş bir şekilde onu geri çevirmelisin. Eğer nefsine galip gelir ve kalbine onun hakkında yönelen (şeytani) vesveselere rağmen onun ihtiyacını karşılarsan, şüphe yok ki bu işin, azim ve iradeye dayanan işlerdendir elbette.
46- İstekte bulunduğun kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: İstediğin şeyi verirse, kabul edip teşekkür etmelisin ve iyiliğini bilmelisin. Vermediği takdirde de mazeretli olduğunu kabul edip hüsn-ü zanda bulunmalısın. Şunu da bil ki, esirgese de kendi malını esirgemiştir (senin değil). Hiçbir kimseyi malını esirgediğinden dolayı, zalim olsa bile, kınamamak gerekir. Çünkü insan kendisine çok zulüm edendir ve nimetlere karşı da nankördür.
47- Allah’ın, aracı ve vesile kılıp seni hoşnut ettiği kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer farkında olarak bunu yapmışsa, ilk önce Allah’a ve daha sonra karşılık olarak bu iyilik miktarınca ona teşekkür etmelisin ve öncelikli davranmasını telafi etmeye çalışmanın yanı sıra onun iyiliğine karşılık vermek için fırsat aramalısın. Ama eğer maksadı seni hoşnut etmek değilmişse, yine de Allah’a hamd ve şükretmelisin ve bilmelisin ki, bu hoşnutluk O’ndan taraf sana gelmiştir. Allah’ın nimetlerinin sana ulaşmasına sebep olduğu için de o adamı sevip hayrını istemelisin. Zira her ne olursa olsun, kasıtsız olsa bile nimete sebep olan şey berekettir. Ve kudret yalnızca Allah’tandır.
48- Sözü veya ameli ile sana kötülük eden kimsenin senin üzerindeki hakkı şudur: Eğer kasıtlı olarak bu işi yapmışsa, şerrin kökünün kesilmesi ve onun gibi insanlara iyi edep verilmesi, (kırgınlık ve düşmanlığın ortadan kalkması) için onu affetmen daha evlâdır. Allah buyuruyor ki:
“Kim zulme uğradıktan sonra nusret bulur (hakkını alır)sa, artık onlar için aleyhlerinde (onları suçlu saymaya) bir yol yoktur. Yol, ancak insanlara zulmeden ve yeryüzünde haksız yere tecavüz ve haksızlıkta bulunanların aleyhinedir. İşte bunlar için acıklı bir azap vardır. Kim de sabreder ve bağışlarsa hiç şüphesiz bu azme değer işlerdendir.” (Şura: 41-42-43.)
Yine buyurmaktadır ki: “Ceza verecekseniz, size ceza verilenin misliyle ceza verin ve eğer sabrederseniz, andolsun, elbette bu, sabredenler için daha hayırlıdır.”( Nahl:126.)
Elbette bu (kısas), kasıtlı olduğu takdirde uygulanır. Ama kasıtlı olmazsa, kasıtlı intikam alarak ona zulmedip, hatayı kasıtlı olarak telafi etmeye çalışmamalısın. Ona yumuşak davranmalısın ve mümkün olduğu kadarıyla da lütuf ve şefkatle onu geri çevirmelisin. Ve kudret ancak Allah’tandır.
49- Dindaşlarının senin üzerindeki hakkı şudur: Kalbinde onlara karşı esenlik arzusunu taşımalı, onlara karşı merhametli olmalısın. Kötü hareketlerde bulunanlarıyla iyi geçinmeli, samimiyet kurarak onları ıslah etmeye çalışmalısın. Kendilerine veya sana karşı iyi olanlarına ise teşekkür etmelisin; çünkü onun sana eziyet etmekten çekinmesi, geçimini sağlayarak seni zahmete düşürmemesi, sana bir zararının dokunmaması, kendisine iyilik olduğu gibi, sana da iyilik sayılır.
Öyleyse onların hepsine dua et. Onlara yardımda bulun. Her birisinin makam ve mevkisini gözet. Büyüklerini baba, çocuklarını evlat, orta yaşlılarını ise kardeş yerine koy. (Onlardan) kim yanına gelirse, lütuf ve şefkatle karşıla ve haklarında kardeşliğe riayet et.
50- Zimmet ehlinin senin üzerindeki hakkı şudur: Allah’ın onlardan kabul ettiği şeyi kabul etmelisin. Allah’ın onlar hakkındaki taahhüt ve misakına riayet etmelisin (onlara verdiği güvenceyi bozmamalısın).
Onlardan, (akid ve zimmet gereğince) kendilerini sorumlu kıldıkları şeyleri istemelisin. Yaptığınız muamele ve muaşeretlerde Allah’ın sana hükmettiği şeyle onların hakkında hükmetmelisin. İslam’ın sığınağında olmaları, Allah ve Resulu’nün salla’llâhu aleyhi ve alih ahdine riayet edilmesi gerekçesi, seni onlara zulmetmekten alıkoymalıdır. Zira Peygamber’den şöyle bir hadis bize ulaşmış-tır:
“Kim İslam’ın sığınağında olan bir kimseye zulmederse, ben onun düşmanıyım.” Öyleyse Allah’tan çekin. Kuvvet ve kudret yalnızca Allah’tandır.
İşte bu, seni kuşatan elli tane haktır. Şartlar ne olursa olsun, bu hakların sınırını aşma. Bunların hepsine riayet etmen, edası için çalışman ve bunları yapabilmek için de Allah’tan yardım dilemen lazımdır. Kuvvet ve kudret yalnızca Allah’tandır ve bütün övgüler alemlerin Rabbi Allah içindir.