İmam Hüseyin (a.s) Erbaini (Kırkı) en az aşura kadar Peygamber (s.a.a) ümmeti için önemli ve çok derin anlamlar ifade etmektedir. Nasıl ki Allah Resulü yüce İslam’la ve yüce İslam dinide Allah Resulüyle özleşmiş ve eşleşmişse aynen Yüce İslam’ın bekası da İmam Hüseyin’le (a.s) öylesine özleşmiş ve eşleşmiştir. Hatta yaygın kullanılan çok anlamlı bu cümle nede yerine ve nede isabetli olmuştur. “İslam Peygamberimizle (s.a.a) zuhur bulmuş ve İmam Hüseyin’le (a.s) devamını ve bekasını korumuştur”
Bu nedenle olsa gerek ki bütün Allah elçileri ve Hatemi enbiya Muhammedi Mustafa(s.a.a) ve Ehli beyt İmamları (a.s) ve seçkin peygamber ashabı ve tabiin dahi tümü insanlığın dikkatini ve teveccühünü İmam Hüseyin’e (a.s)Kerbelasına ve Erbain matem meclislerine daima matuf kılmışlardır. Hatta Allah Resulü birçok Peygamberler gibi Kerbelayı daha İmam Hüseyin (a.s) dünyaya gelmeden bile ziyaret etmiş ve gözyaşlarını akıtarak kendi ümmetlerine İmam Hüseyini anlatmışlardır. Allah Resulü (s.a.a) Kerbela toprağından alıp bir şişenin içerisine koyarak Müminlerin Annesi değerli eşi Ümmü Selemeye gözyaşlarıyla teslim ederken de şöyle buyurmuşlar:
“Bu şişenin içerisinde ki toprağı iyi koru ve ne zaman bu toprak kan rengini alırsa bil ki benim göz nurum can parem Hüseynim şehit olmuştur…”
Bütün bunlar ve bunlara benzer hadiselerin tümü İmam hüseynin Kerbelasının ve matem meclislerinin ve özelliklede erbainin Aşura kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü bu yapılanların tümü İslam’ı ve yüce Kuranı korumayı hedefleyen İmam Hüseyin (a.s) ve onun azizlerine yönelik olması aynı zamanda bir ilahi emrinde gereği olup takva sahiplerinin bir tavır sergilemelerinin de bir tezahürüdür. Kuran bu hususta bize Hac suresinin 32. Ayetinde şöyle buyurmaktadır:
وَمَن يُعَظِّمۡ شَعَـٰٓٮِٕرَ ٱللَّهِ فَإِنَّهَا مِن تَقۡوَى ٱلۡقُلُوبِ
:” Her kim İlahi şiarlara saygı gösterir ve önemserse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır.”
Hüseyni Erbain ve Hüseyni meclisler gerçek manada ilahi Şiar olarak Allah Resulünün sözlerinde yer almakta ve yüce Kuranın da buyurduğu gibi kalbin takvasının bir sonucudur. Yine Allah Resulüne itaat etmede ve Allah Resulünü takip etme hususunda Kuran Ali İmran suresinin 31.32. ayetlerinde şöyle buyurmaktadır.
) قُلۡ إِن كُنتُمۡ تُحِبُّونَ ٱللَّهَ فَٱتَّبِعُونِى يُحۡبِبۡكُمُ ٱللَّهُ وَيَغۡفِرۡ لَكُمۡ ذُنُوبَكُمۡۗ وَٱللَّهُ غَفُورٌ۬ رَّحِيمٌ۬ (٣١) قُلۡ أَطِيعُواْ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَۖ فَإِن تَوَلَّوۡاْ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلۡكَـٰفِرِينَ (٣٢(
“Resulüm De ki: Eğer Allah`ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (31) Resulüm De ki: Allah`a ve Resulü`ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez.”
İmam Hüseyni(a.s) Matemini saklamak ve İmam Hüseyin (a.s) için gözyaşı akıtmak ve onun erbaininde bulunmak aslında her açıdan Allah Resulüne itaat ve Allah Resulünü izlemek ve takip etmektir. Aynı zamanda Tüm Peygamberlerin kutsal davasını yeniden ihya eden ve insanlığı yeniden zalimlerin zülüm ünden ve esaretinden necat veren İmam Hüseyin (a.s) için tertiplenen matem yas ve erbain meclisleri aslında çokta azdır. Çünkü ayeti kerimenin de buyurduğu gibi İmam Hüseyin’e (a.s) karşı kalplerde beslenen sevginin gereği dosta yürümenin özü aslında bu sevginin bir tezahürüdür. Aslında İmam Hüseyin (a.s) ve diğer şehitler için Bunların yapılmaması peygamber ümmetinin bir büyük ayıbı yüz karası ve ahde vefasızlığının bir göstergesi olmalıdır.
Allah Resulü (s.a.a) kendileri hayattayken defalarca İmam hüseynin Mübarek boğazını öpüp gözyaşını akıttığı tüm kaynaklarca ortadayken İslam ümmeti aslında İmam Hüseyin’le (a.s) olan sevgi bağını ve inancını erbain yürüyüşünde doruğa çıkarmalı ve zalime lanet feryadını haykırmalıdır.
Hatta Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuşlar: Hüseynime ağlayan gözler kıyamet günü ağlamaz.” Buna rağmen
Acaba Hz. Yakup’un Hz. Yusuf’a gözyaşları günah mıydı? Acaba İbrahim Peygamberin eşi Hacer ve oğlu İsmail için Allaha yakarışı suç muydu? Yoksa Allah Resulünün 23 yıllık Peygamberliği karşısında ümmetinden mükâfat olarak Yüce kuranın Şura suresinin 42. Ayetinde buyurduğu gibi “EHLİ BEYTİMİ SEVİN “ ayeti yanlış mıdır? Acaba sevginin en bariz göstergelerinden bir de sevenin sevdiğinin Musibetinde seyirci kalışımı yoksa gözyaşlarını akıtmak mı? Özellikle sevilen için akıtılan gözyaşları ve atılan adımlar insanın ahretini kurtarıyorsa neden ve hangi akli ve kur ani delilden dolayı bundan uzak durması gerekmektedir?
Hasan Askerî (a.s), müminlerin alametlerinden söz ederken söyle buyurmuştur:
عَلاماتُ المؤمنِ خَمسٌ: صَلَواتُ إحدي و خَمسينَ، و زيارةُ الأربعينَ، و التَّخَتُّم بِاليَمينِ، و تَعفيرُ الجَبينِِ، و الجَهْرُ بِبسم اللهِ الرَّحمنِ الرَّحيمِ
“Müminin beş alameti vardır: Elli bir rekât namaz kılmak, Erbain Ziyaretine gitmek ve Erbain ziyaret namesini okumak, Sağ ele yüzük takmak, Toprağa secde etmek ve namazda Besmeleyi yüksek sesle okumak.” (Biharu-ul Envar C:.98 S:329 El-Mezar, Seyh Mufid, s.53 )
İmam Hasan Askri (a.s) Namazla Erbain ziyaretini bir arada buyurmaları aslında çok derin anlamlara işaret etmektedir. İmam Hüseyin (a.s) Yüce Dinimizi ihya etmek için ve bu yüce dinin sütunu olan namazı ayakta tutmak için kendileriyle birlikte azizlerini bu kutsal dava uğruna Allah sunmalarından dolayı İmam Hasan Askeri (a.s) aslında bizlere buyuruyorlar ki dinimizin sütunu olan namazın bekası bile Hüseyni Erbainden geçmektedir.
Ve bu nedenle olsa gerek ki Medine’den Allah Resulünün rızasın kazanmış ve bir çok savaşlarda Allah Resulüyle yer almış ve Allah Resulünün Taktirine mazhar olmuş
en yaşlı ashabından olan Cabir bin Abdullah Ensar ve Tabiinden olan Attiye bin Saad bin Cunade Avfi Kufiyi Hemedani birlikte İmam Hüseyin (a.s) şahadet yılı “Erbain” ziyareti için Kerbelaya gelmişlerdir. Onların İmam Zeynel Abidin (a.s) ve Hz. Zeyneple aynı yolda yürümelerinin özü aslında bu ziyaretin nedenli İslam Ümmetine önemli ve faziletli ve ahde vefanın gereğinin olduğunun çok net delidir.
O yaşlı sahabe bütün şartlara rağmen Medine’den Kerbelaya İmam Hüseyin (a.s) ve diğer şehitlerin ziyaretine gelmesi ve gözyaşları akıtması hatta kendinden geçmesi Erbain ziyaretinin önemini ve faziletini akıl sahibi herkes için çok net ortaya koymaktadır.
O, İmam Hüseyin (a.s) ziyaret etme saadetine erişen ilk kişi olarak tarihe geçerek şehitler efendisi Hz. İmam Hüseyin’in (a.s) kabrini ziyaret etme sünnetinin temelini atan ilk kişi olarak tarihi belgelerde yerini korumaktadır.
Attiye şöyle der; İmam Hüseyin’in kabrini ziyaret etmek amacıyla Cabir b. Abdullah ile dışarı çıktık. Kerbela’ya girdiğimizde Cabir Fırat nehrinde gusül etti. Elbisesinin birini beline sardı diğerini de omzuna attı. Kesesinden bir koku çıkararak bedenine sürdü. Sonra zikir söyleyerek yavaş yavaş İmamın kabrine doğru ilerledi.
Bana elinden tutup kabre koymasını istedi. Benden isteği üzerine elini tutup kabre koydum. Eli mübarek kabre değdiğinde kendisinden geçerek yere serildi. Kendisine gelmesi içi yüzüne biraz su serptim. Üç defa ya Hüseyin söyledi üç defa ya Hüseyin söyledikten sonra acaba dost, dostunun cevabını vermez mi? Nerde cevap verebilirsin ki hâlbuki boynunun damarları kesilmiş damarların omuzlarına sarkmış başın bedeninden ayrılmıştır.
Daha sonra şöyle devam etti:
“فاشهد انك ابن خيرالنبيين و ابن سيد المؤمنين و ابن حليف التقوى و سليل الهدى و خامس اصحاب الكساء و ابن سيد النقباء و ابن فاطمة سيدة النساء، و مالك لا تكون هكذا و قد غذتك كف سيدالمرسلين و ربيت في حجرالمتقين و رضعت من ثدي الايمان و فطمت بالاسلام فطبت حيا وطبت ميتا غير ان قلوب المؤمنين غير طيبة لفراقك و لا شاكة في الخيرة لك فعليك سلام الله و رضوانه و اشهد انك مضيت على ما مضى عليه اخوك يحيى بن زكريا.”
“Şahadet ediyorum ki sen peygamberlerinin en hayırlısı, müminlerin efendisi, takva, hidayet silsilesi, kisa ashabının beşincisi, takvalıların efendisi ve hanımların efendisi Fatime’nin (a.s) oğlusun.
Resullerin efendisi seni eğitmiş takvalıların en üstününün kucağında büyümüş ve imanın mazharının göğsünden süt içmişsin. Selam ile sütten kesildin hayatında ve ölümünde temizdin. Müminlerin kalbi senin ayrılığında yanıp tutuşuyor. Senin iyiliğinde şüphe yoktur. O halde Allah’ın selamı senin üzerine olsun. Kuşkusuz şahadet ediyorum ki tıpkı kardeşin Yahya Zekeriya gibi yaşadın”.
Cabir bunları söyledikten sonra yavaşça kafasını çevirdi diğer şehitlere şöyle selam verdi:
“السلام عليك ايتها الارواح التي حلت بفناء الحسين و اناخت برحله، اشهد انكم اقمتم الصلوة و آتيتم الزكوة و امرتم بالمعروف و نهيتم عن المنكر و جاهدتم الملحدين و عبدتم الله حتى اتاكم اليقين.”
“Selam olsun size ey Hüseyin’in (a.s) kabrinin yanında yatan ve canlarını Hüseyin için feda eden şehitler, şahadet ediyorum ki namazı ayakta tuttunuz, zekâtı verdiniz, iyiliğe emrettiniz, kötülükten sakındırdınız, inkârcılara karşı cihat ettiniz ve ölümünüz gelip çatıncaya kadar Allah’a kulluk ettiniz.”
Daha sonra Cabir şöyle dedi:
“Andolsun Muhammedi hak üzere Peygamberliğe seçen Allah’a bizlerde sizinle birlikteydik.
Atiye diyor ki Cabir’e şöyle dedim; bizim onlarla birlikte olmamız nasıl mümkün olur hâlbuki biz ne bir düzlüğe gittik ne bir dağa çıktık nede bir kılıç vurduk. Ama bu şehitlerin kafaları bedenlerinden ayrıldı evlatları yetim kadınları ise dul kaldı. Cabir şöyle dedi:
من احب قوما حشر معهم و من احب عمل قوم اشرك في عملهم.
“Ey Attiye! Habibim Allah Resulünden şöyle buyurduğunu işittim: “Kim bir topluluğu severse onlar ile haşr edilir ve kim bir toplumun amelini severse o amelde onlarla ortak olur.” Muhammedi hak üzere Peygamberliğe seçen Allah’a andolsun ki benim ve ashabımın niyeti Hüseyin ve ashabının uğruna şehit olduğu yol idi.
İmamı Zeynel Abidin (a.s) Şam dönüşü Medine’ye ve Kerbelaya giden yol güzergâhına vardıklarında İmam Hüseyin (a.s) hanedanın Kerbela güzergâhını devam etmelerini ve Erbainde Kerbelada olmalarını buyurmaları aslında Tüm İman ehli için en bariz ve net delil olmakla beraber İslam ümmetine de birçok dersleri anlatmaktadır. Kerbelada o yaşlı sahabe Cabir bin Abdullah Ensari Attiye ile birlikte İmam Zeynel Abidin (a.s) ve esirler kafilesinin gelişini görünce onlara karşı gözyaşlarıyla giderek taziyette bulunması ve diğer davranış ve tutumları aslında bu ziyaretin ve Hüseyni davanın tanıtımı ve anlatımı açısından da herkese çok önemli mesajlar verilmekteydi.
Bu nedenle yalnız İmam Hüseynin (a.s) “Erbaini” tüm Ehlibeyt İmamları(a.s) tarafından İslam ümmetine özellikle dostlarına çokça önemle tekit edilmiş ve önemine de vurgu yapılmıştır. Bu aslında İmam Hüseyin (a.s) kutsal hedefinin ve davasının “EHLİBEYT İMAMLARI “ tarafından daima ihya edilmesinin bir önlemi ve bekasını korumaya yönelik olup Emevilerin kirli oyunlarını ve çabalarını boşa çıkarmıştır. Çünkü İslam düşmanları her ortamda bu kutsal davanın yok edilişi için her türlü entrika ve hile peşinde oldukları kaçınılmazdı. Bu açıdan Ehlibeyt İmamları dostlarının dikkatli olmalarını ve İmam Hüseyin (a.s) ve Kerbela şehitlerini kutsal davasına sahip çıkmalarını emir buyurmuşlardır.
İmam Hüseyin (a.s) Erbainine yürümenin faziletiyle ilgili birkaç hadise burada yer vermenin çokta yerinde ve de faydalı olacağı kanısındayız.
1-
عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ وَهْبٍ قَالَ: دَخَلْتُ عَلَى أَبِي عَبْدِ اللَّهِ (ع) وَ هُوَ فِي مُصَلَّاهُ فَجَلَسْتُ حَتَّى قَضَى صَلَاتَهُ فَسَمِعْتُهُ وَ هُوَ يُنَاجِي رَبَّهُ فَيَقُولُ:
يَا مَنْ خَصَّنَا بِالْكَرَامَةِ وَ وَعَدَنَا الشَّفَاعَةَ وَ حَمَّلَنَا الرِّسَالَةَ وَ جَعَلَنَا وَرَثَةَ الْأَنْبِيَاءِ وَ خَتَمَ بِنَا الْأُمَمَ السَّالِفَةَ وَ خَصَّنَا بِالْوَصِيَّةِ وَ أَعْطَانَا عِلْمَ مَا مَضَى وَ عِلْمَ مَا بَقِيَ وَ جَعَلَ أَفْئِدَةً مِنَ النَّاسِ تَهْوِي إِلَيْنَا اغْفِرْ لِي وَ لِإِخْوَانِي وَ زُوَّارِ قَبْرِ أَبِي عَبْدِ اللَّهِ الْحُسَيْنِ بْنِ عَلِيٍّ (ع) الَّذِينَ أَنْفَقُوا أَمْوَالَهُمْ وَ أَشْخَصُوا أَبْدَانَهُمْ رَغْبَةً فِي بِرِّنَا وَ رَجَاءً لِمَا عِنْدَكَ فِي صِلَتِنَا وَ سُرُوراً أَدْخَلُوهُ عَلَى نَبِيِّكَ مُحَمَّدٍ (ص) وَ إِجَابَةً مِنْهُمْ لِأَمْرِنَا وَ غَيْظاً أَدْخَلُوهُ عَلَى عَدُوِّنَا أَرَادُوا بِذَلِكَ رِضْوَانَكَ فَكَافِهِمْ عَنَّا بِالرِّضْوَانِ وَ اكْلَأْهُمْ بِاللَّيْلِ وَ النَّهَارِ وَ اخْلُفْ عَلَى أَهَالِيهِمْ وَ أَوْلَادِهِمُ الَّذِينَ خُلِّفُوا بِأَحْسَنِ الْخَلَفِ وَ اصْحَبْهُمْ وَ اكْفِهِمْ شَرَّ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ وَ كُلِّ ضَعِيفٍ مِنْ خَلْقِكَ وَ شَدِيدٍ وَ شَرَّ شَيَاطِينِ الْإِنْسِ وَ الْجِنِّ وَ أَعْطِهِمْ أَفْضَلَ مَا أَمَّلُوا مِنْكَ فِي غُرْبَتِهِمْ عَنْ أَوْطَانِهِمْ وَ مَا آثَرُوا عَلَى أَبْنَائِهِمْ وَ أَبْدَانِهِمْ وَ أَهَالِيهِمْ وَ قَرَابَاتِهِمْ اللَّهُمَّ إِنَّ أَعْدَاءَنَا أَعَابُوا عَلَيْهِمْ خُرُوجَهُمْ فَلَمْ يَنْهَهُمْ ذَلِكَ عَنِ النُّهُوضِ وَ الشُّخُوصِ إِلَيْنَا خِلَافاً عَلَيْهِمْ- فَارْحَمْ تِلْكَ الْوُجُوهَ الَّتِي غَيَّرَتْهَا الشَّمْسُ وَ ارْحَمْ تِلْكَ الْخُدُودَ الَّتِي تَقَلَّبَتْ عَلَى قَبْرِ أَبِي عَبْدِ اللَّهِ الْحُسَيْنِ (ع) وَ ارْحَمْ تِلْكَ الْعُيُونَ الَّتِي جَرَتْ دُمُوعُهَا رَحْمَةً لَنَا وَ ارْحَمْ تِلْكَ الْقُلُوبَ الَّتِي جَزِعَتْ وَ احْتَرَقَتْ لَنَا وَ ارْحَمْ تِلْكَ الصَّرْخَةَ الَّتِي كَانَتْ لَنَا اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْتَوْدِعُكَ تِلْكَ الْأَنْفُسَ وَ تِلْكَ الْأَبْدَانَ حَتَّى تُرَوِّيَهُمْ مِنَ الْحَوْضِ يَوْمَ الْعَطَشِ.
كافى، ج4، ص582 (باب فضل زيارة أبي عبدالله الحسين (عليه السلام)).
Muaviye b.Veheb şöyle di-yor: “İmam Sadık’tan (a.s) huzuruna varmak için izin istedim. Bana, “İçeri gir” denildi. Ben içeri girdim. Evinin musallasında namaz kılmakla meşgul olduğunu gördüm. Namazını bitirinceye kadar oturdum ve Rabbiyle münacat ettiğini ve şöyle buyurduğunu işittim:
“Ey kerametini bizlere özgü kılan, bizlere şefaat vaad eden, ve sayeti bize has kılan, geçmiş ve gelecek ilmi bizlere bağışlayan, insanların kalbini bize bağlı kılan Allah’ım! Beni, kardeşlerimi ve babam Hüseyin’in (a.s) kabrini ziyaret edeni bağışla. Onlar iyilik niyetiyle ve bizimle ilişki kurdukları için vereceğin mükafatın ümidiyle, Peygamber’ini sevindirmek maksadıyla mallarını harcayan, yolculuk zahmetine katlanan kimselerdir.
Allah’ım! Düşmanlarımız, bu yolculuk sebebiyle onları kınar, ama onlar muhaliflerimizin bu eleştirilerine rağmen bize doğru gelirler. O halde güneşin sıcaklığının değiştirdiği yüzlere rahmet et.
Ebi Abdillah’ın kabrine sürülen yüzlere merhamet et.
Allah’ım! O susuzluk gününde Kevser havuzunun başında onlarla görüşünceye kadar bu canları ve bedenleri sana ısmarlıyorum.”
2-
قَالَ امام صادق(ع): مَنْ أَتَاهُ مَاشِیاً کتَبَ اللَّهُ لَهُ بِکلِّ خُطْوَةٍ حَسَنَةً وَ مَحَا عَنْهُ سَیئَةً وَ رَفَعَ لَهُ دَرَجَةً فَإِذَا أَتَاهُ وَکلَ اللَّهُ بِهِ مَلَکینِ یکتُبَانِ مَا خَرَجَ مِنْ فِیهِ مِنْ خَیرٍ وَ لَا یکتُبَانِ مَا یخْرُجُ مِنْ فِیهِ مِنْ سَیئٍ وَ لَا غَیرِ ذَلِک فَإِذَا انْصَرَفَ وَدَّعُوهُ وَ قَالُوا یا وَلِی اللَّهِ مَغْفُورٌ لَک أَنْتَ مِنْ حِزْبِ اللَّهِ وَ حِزْبِ رَسُولِهِ وَ حِزْبِ أَهْلِ بَیت رَسُولِهِ وَ اللَّهِ لَا تَرَی النَّارَ بِعَینِک أَبَداً وَ لَا تَرَاک وَ لَا تَطْعَمُک أَبَدا.
İmam Sadık (a.s) Hz. Hüseyin’i (a.s) yaya olarak ziyaret edenler hakkında şöyle buyuruyor: “Kim Hz. Hüseyin’i (a.s) yaya olarak ziyarete gider ise, Allah attığı her bir adım karşılığı ona bir iyilik yazar ve ondanda bir günahı siler, makamını bir derece yükseltir. Allah, iki meleği onun ağzından çıkan güzel sözleri yazmak için görevlendirir. Ziyaretten döndüklerinde ise melekler vedalaşarak şöyle derler; ‘Ey Allah’ın dostu! Günahların bağışlandı. Sen Allah’ın, Peygamber’in (s.a.a) Ehlibeyt’in dostlarındansın. Sen ateşi gözlerinle görmeyeceksin ve ateşte seni görmeyecek. Ateşe yem olmayacaksın.” (Kamil-u Ziyaret S.134)
Allah bizlere Hüseynin kutsal davasına bağlı kalmayı ve Zeynebi duruşu ihsan eylesin.