SORU: Selam . Aşere-i Mübeşşere yani cennetle müjdelenen on kişi hadisi hakkındaki görüşlerinizi öğrenmek istiyorum. Bana cevap yazın teşekkürler.
CEVAP: Ehl-i Sünnet arasında çok meÅŸhur olan ve bir kısım sahabe hakkında sürekli referans olarak gösterilen rivâyetlerden birisi “AÅŸere-i MübeÅŸÅŸere Hadisi” diye bilinen ve güya Allah Resulü’nün ismini vererek cennetle müjdelediÄŸi on kiÅŸiyi anlatan rivâyettir. Bu rivâyet hakkında ÅŸimdilik aktarabileceÄŸimiz bazı hususları şöyle sıralayabiliriz:
1- Evvela bu hadis en muteber hadis kaynağı kabul edilen Buhârî ve Müslim’de nakledilmemiÅŸtir. Halbuki Ehl-i Sünnet âlimlerinden bir çoÄŸu Buhârî ve Müslim’de olmayan bir hadis (aleyhlerinde olduÄŸu zaman) hemen Buhârî ve Müslim nakletmediÄŸi için hadisin reddine kalkışırlar.
2- Bu hadis iki Sahabîden nakledilmiştir ki ikisi de bu hadise göre, müjdelenen on kişinin içerisindedir. Birisi Abdurrahman b. Avf, diğeri ise Said b. Zeyd. Bu ise sadakat ve taharetleri başka delillerle sabit olamayan kimseler hakkında, kendilerine yönelik bir tezkiye ve medhiye niteliğini taşıdığı için şüphe ve şaibeye muciptir.
3- Bu hadisin bir râvisi Abdurrahman b. Hamid isminde bir kiÅŸidir ki söz konusu hadisi, babası Hamid b. Abdurrahman ez-Zuhri kanalıyla bir defasında Abdurrahman b. Avf’tan, bir defasında ise direk olarak Resul-i Ekrem’den nakletmiÅŸtir.
Bu senet esastan batıl bir senettir. Zira evvela Hamid b. Abdurrahman ez-Zuhrî bir kere sahâbî deÄŸil tâbiidir; tabii olduÄŸu için de Resulullah’tan direk nakli söz konusu olamaz; saniyen Abdurrahman b. Avf’tan nakli de doÄŸru deÄŸildir; zira bu adam hal tercemesinde kaydedildiÄŸi üzere Hicri 32. yılında, tam Abdurrahman b. Avf’ın vefat ettiÄŸi senede veya ondan bir sene sonra dünyaya gelmiÅŸtir. Abdurrahman öldüğünde henüz bir bebek olan veya daha dünyaya gelmemiÅŸ olan birisinin ondan hadis rivayet etmesi düşünülebilir mi?! (1) Böylece bu rivâyetin senedi kopuk bir senet olduÄŸu için muteber sayılmaz.
4- Hadisin nakledildiÄŸi diÄŸer sahabi ise Said b. Zeyd’dir.
Bu hadis iki senetle Said’den nakledilmiÅŸtir. Hadisin metnine bakıldığında, da görüldüğü gibi Said, bu hadisi Muaviye zamanında Kûfe’de, Kûfe mescidinde nakletmektedir.
Åžimdi evvela sormak lazım, bu kadar aradan zaman geçmesine raÄŸmen neden o güne kadar Said bu hadisi nakletmemiÅŸti. Halbuki Peygamber’den sonra saha-biler, ezcümle hadiste isimleri geçenler arasında çıkan ihtilaflar, kavgalar sırasında en çok bu tür hadislere ihtiyaç duyuluyordu. EÄŸer böyle bir hadis olsaydı hemen kendisi veya sevenleri ona sarılır ve onu referans olarak gösterirlerdi. Halbuki tarih o zamana kadar böyle bir hadise, herhangi birisi tarafından temessük edildiÄŸini nakletmemiÅŸtir.
Burada iki ihtimal söz konusu olabilir; birincisi ÅŸu ki Said, Hz. Ali’ye (a.s) açıkça yapılan hakaretlere karşı onu savunmanın tek yolunu, onu da o gün kabul gören bazı meÅŸhur Sahabîlerin de yanına koyarak, cennetlik olduklarını, dolayısıyla hakaret edilmemesi gerektiÄŸini vurgulamakta gördüğü için böyle bir yola baÅŸ vurmuÅŸ olabilir.
Bundan da daha güçlü ihtimal ÅŸu ki, Said tarihlerin de yazdığı gibi Kûfe’de bulunduÄŸunda, Muâviye’nin valisinin ve Muâviye taraftarlarının Hz. Ali’ye (a.s.) yaptıkları hakaretlere karşı gelmesi, artı Yezid veliaht tayin edildiÄŸinde de biat etmeyip Mervân’la sert tartışmaya girdikten sonra, Muâviye’nin hilelerinden ve başına gelecek tehlikelerden korkarak kendisini bir nebze emniyete almak için bu rivayeti uydurup, ben Ali’yi de, muhaliflerini de seviyorum imajı vermek istemiÅŸ olabilir.
Belki de hiç birisi deÄŸil ve bu hadis Said’in diline uydurulmuÅŸtur (ki bizce bu en mantıklı ihtimaldir). Yoksa birbiriyle taban tabana zıt düşünce ve tavırlar sergileyen, hatta birbiriyle savaÅŸan, on kiÅŸinin hepsinin de cennetlik olması nasıl düşünülebilir?!
Bu çelişkileri gözleriyle görmek için, tarafsız bir gözle konuyla ilgili değişik kaynakları araştıran kimseler bunun açık örneklerine sık sık rastlayabilirler. Bu on kişi arasında yaşanan ihtilaf ve sürtüşmeler hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyen kimselere bizzat Ehl-i Sünnet kaynaklarından gerekli bilgi ve belgeler sunmamız mümkündür.
Hatırlatılması gereken bir diÄŸer husus ÅŸudur ki, faraza bu hadis doÄŸru bile olsa, bunun benzeri olan ve diÄŸer bir kısım sahabînin cennetlik olduklarını isimleriyle vurgulayan ve senet açısından daha güçlü ve daha sahih olan hadisler de bulunduÄŸu halde neden sadece bu hadis dillere destan olmuÅŸtur? Öyle ki mesela İmâm Ahmet b. Hanbel “Bu on kiÅŸinin dışında kimseye, ‘ÅŸu cennetliktir’ denmesi câiz deÄŸildir.” demektedir. (2)
Mesela Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin hakkında:
“Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendisidir.” diye buyurduÄŸu hadis ittifakla sahih olarak kabul edilmiyor mu?
Yine: “Hasan ve Hüseyin’in, dedeleri, babaları, anneleri, amcaları, halaları, teyzeleri, kendileri ve ikisini sevenlerin hepsi cennettedir” buyurmamış mıdır Allah’ın Resulü?! (3)
Aynı ÅŸekilde Hz. Fatıma’nın cennete girecek ilk kadın olduÄŸunu vurgulayan muhtelif hadisler, yine Hz. Hatice annemizin cennetle müjdelenmesini, cennetteki yerini açıklayan hadisler neden göz ardı ediliyor?
Yine sahih senetle şöyle buyurduÄŸu rivâyet edilmemiÅŸ midir?: “Hiç şüphesiz cennet ÅŸu dört kiÅŸiye müştaktır: Ali b. Ebi Tâlib, Ammâr b. Yâsir, Selmân-ı Fârisî ve Mikdad.”
Yine şöyle buyurmamış mıdır?:
“Cennet üç kiÅŸiye müştaktır: Ali, Ammâr ve Bilâl.”
Ahmed b. Hanbel büyük bir hadisçi olmasına raÄŸmen bu hadisleri bilmiyor muydu ki “Bu on kiÅŸinin dışında kimseye, ‘ÅŸu cennetliktir’ denmesi câiz deÄŸildir” diyor?!
Evet, neden sağlam senetlerle nakledilen bu hadislerden kimsenin haberi yok?! Ama yukarıdaki hadis senedi zayıf olmasına rağmen dillere destandır?! Kararı sizin insaf ve hür vicdanınıza bırakıyoruz.
_____________________
1-İsteyen, Tehzib-üt Tehzib ve diğer Rical kitaplarına bakabilir.
2-Cela-ül Ayneyn, S.118.
3-Taberânî, El-Kebir ve El-Evsat’ kitaplarında bu hadisi nakletmiÅŸtir.